TEMYİZ EDİLEN CEZA DOSYASININ YARGITAY’DAKİ AŞAMALARI NELERDİR?

  1. Ceza dosyası, yerel mahkemede kararın temyiz edilmesi durumunda öncelikle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iletilecektir.
  2. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, dosyayı kaydederek bir tebliğname numarası atar ve dosyanın takibini bu numara üzerinden gerçekleştirir. Dosya inceleme sırasını beklemek üzere arşive gönderilir.
  3. Sırası gelen dosya, Cumhuriyet savcısına tevzi edilir. Yargıtay Cumhuriyet savcısı dosyayı inceledikten sonra tebliğname ile birlikte ilgili Yargıtay ceza dairesine teslim eder.
  4. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından ilgili ceza dairesine gelen dosya, kaydedilir ve bir daire esas numarası alır. Dosyanın takibi bu numara üzerinden yapılır.
  5. Kaydedilen dosya, ön incelemesi yapıldıktan sonra ilgili bölüme teslim edilir. Duruşmalı ise dosya duruşma memuruna iletilir. Duruşma memuru, dosyaya duruşma tarihini ve saatini verir, dosyayı tebligat memuruna gönderir.
  6. Tebligat memuru, dosyanın tebligatını hazırlar ve dosyayı sırasını beklemek üzere tevzi bölümüne teslim eder. Tevzi memuru, ilgili dosyayı ilgili tetkik hâkimine teslim eder.
  7. Tetkik hâkimi dosya incelemesini yapar. Müzakere sonrasında karara bağlanan dosyaları karar bölümüne teslim eder.
  8. Karar memuru, dosya karar numarasını verir. Verilen karar numarasına göre ilam memuru, ilamı yazarak dosyayı kontrol edip onaylamak üzere yazı işleri müdürüne teslim eder.
  9. Yazı işleri müdürü ilamı kontrol eder ve onaylama işlemini gerçekleştirir. Onay işlemi tamamlanan dosya, posta bölümüne teslim edilir.
  10. Posta memuru dosyayı kapatır ve yerel mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına teslim eder. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, dosyayı yerel mahkemesine postalar.

KAYNAKÇA

https://www.yargitay.gov.tr/icerik/68/temyiz-edilen-ceza-dosyasinin-yargitaydaki-asamalari-nelerdir

KİRA SÖZLEŞMESİNİN SÜRESİ NE KADAR OLMALIDIR?

Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanımını devrettiği, buna karşılık kiracının bir kira bedeli ödediği tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden olup Türk Borçlar Kanunu’nun 299. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bir önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi Türk Borçlar Kanunu’nun 300. maddesine göre kira sözleşmeleri belirli süreli ya da belirsiz süreli olarak yapılabilir. Bu konuda sözleşme serbestisi geçerlidir.

Belirli süreli kira sözleşmesi, kira sözleşmesinin yapılmasının ardından belirlenen sürenin geçmesiyle herhangi bildirimde bulunmaksızın sona eren kira sözleşmesidir. Belirsiz süreli kira sözleşmesi ise kira ilişkisinin ne zaman biteceğinin belirlenmediği ve tarafların sözleşme sınırları içerisinde kendi irade beyanları ve bildirimleriyle sona erdirdiği sözleşmedir. Ayrıca kira süresinin belirlenmesinde de hukukumuzda herhangi bir sınırlama yoktur.

Konut ve çatılı işyeri kira sözleşmelerinde en sık rastlanan durum, kira sözleşmesinin bir yıl için yapılması ve ardından yenilenmemesi halidir. Taraflar bu halde kira sözleşmesinin devam edip etmediği konusunda kuşkuya düşmektedir. Türk Borçlar Kanunu’nun 347. maddesine göre kiracı, kira sözleşmesinin süresinin bitiminden 15 gün önceye kadar bildirimde bulunmazsa, kira sözleşmesi bir sonraki yıl aynı koşullarda devam edecek şekilde 1 yıl daha uzar.

Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde kiracı her zaman, kiraya veren ise kiranın başlangıcından 10 yıl geçtikten sonra, genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilir (TBK m. 347/2). Dolayısıyla kiraya veren, belirsiz süreli kira sözleşmesini 10 yılın sonunda hiçbir neden belirtmeksizin sona erdirme hakkına sahiptir. Kiraya veren belirsiz süreli kira sözleşmesini 10 yılın sonunda sona erdirebilmek için TBK m. 328 ve m. 329 uyarınca fesih dönemi ve fesih bildirim sürelerine uymak zorundadır.

Ayrıca, kiraya verenin TBK’nın 347. maddesinden yararlanabilmesi için öncelikle taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesindeki sürenin bitmesi, taraflar arasında yeni bir sözleşme yapılmaksızın ilk yapılan sözleşmenin TBK’nın 347. maddesinde belirtildiği gibi birer yıllık uzama süresinin on yıl olması, on yıldan sonra en son uzama yılının bitiminden en az üç ay önce fesih ihbarda bulunması ve davanın da uzama yılının sonunda açılması gerekir.

Netice itibariyle kira sözleşmesinin belirli ya da belirsiz süreli olarak yapılması tarafların sözleşme özgürlüğü dahilinde olup durumun koşullarına göre ikisinden biri tercih edilebilir.

BAŞKA ŞEHİRDEKİ AVUKATA VEKALET VERİLİR Mİ

AVUKATLAR HER İLDE ÇALIŞABİLİR Mİ

AVUKATLAR BAŞKA ŞEHİRDE DAVA AÇABİLİR Mİ
AVUKAT BAŞKA İLDEKİ DAVAYA GİREBİLİR Mİ

BAROYA KAYITLI OLMAYAN AVUKAT OLUR MU

Bugün teyzemden gelen bir telefon sonrası bir zamanlar yine karşılaştığım ve o dönem yazıya geçirmeyi düşündüğüm ama geçirmediğim için bugün pişmanlık duyduğum bazı şeylerden bahsedeceğim.
Hukuki sorunlarla karşılaştıysanız, endişelenmeyin. Avukatınızın sizinle aynı şehirde olmasına gerek yoktur. Şöyle ki;
Avukatınızın İli Fark Etmez: Kanunlarımıza göre, avukatlar, kayıtlı oldukları baronun bulunduğu il dışında da iş ve dava alabilirler.
Örnek: İstanbul’da yaşarken, İzmir’de bir avukatla çalışabilirsiniz.


Yurt İçi ve Yurt Dışı Vekalet: Türkiye’de ikamet edenler, Türkiye’deki herhangi bir noterden vekalet çıkarabilirler. Yurt dışında yaşayanlar ise bulundukları ülkedeki konsolosluk aracılığıyla vekaletname çıkarılabilir. Vekaletname, gerçek veya tüzel kişinin, bir kimseyi vekili olarak tayin ettiğini gösterir resmî belgedir. Bu resmî belge yurtiçinde noterler, yurtdışında ise Türkiye Konsoloslukları tarafından düzenlenebilir.

Vekalet vermek isteyen kişinin vekaletini Türkiye’ye gelip vermesi şart değildir. Bu kişi dilerse bulunduğu ülkedeki Türkiye Konsolosluklarına veya yabancı devlet kurumlarına müracaat ederek vekaletname işlemlerini yürütebilir.
Örnek: İsviçre’de yaşarken, Türkiye’deki hukuki işlerinizi düzenlemek için konsolosluktan vekaletname alabilirsiniz.


Avukatlık Ruhsatı ve Kayıt: Her avukatın bir baroya kaydolması gerekir. Her avukat, bölgesi içinde sürekli olarak avukatlık edeceği yerin baro levhasına yazılmakla, yükümlüdür. Bir ilde birden fazla baronun bulunması hâlinde avukat, bunlardan birinin levhasına yazılır. Her ilde bir baro bulunur ve Avukatlık Kanunu ve gereği dilediğiniz baroya başvurabilirsiniz (Avukatlık Kanunu Madde 9- Madd 66 ).
Avukatlık Kanununun 4 üncü maddesinde yazılı şartları haiz olanlar levhasına yazılmak üzere, diledikleri baroya başvurabilirler. (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Yönetmeliği Madde 4).
Örnek: İzmir’de bir avukatla çalışmak istediğinizde, İzmir Barosu’na başvurabilirsiniz.

Türkiye Genelinde Faaliyet: Avukatlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin her yerinde serbest meslek icra edebilirler. Bir baro levhasına yazılmış olan avukat, sürekli olmamak şartiyle, memleketin her yerinde avukatlık yapmaya yetkilidir. Dolayısıyla, avukatınızın baro kaydının olduğu şehirden bağımsız olarak hukuki danışmanlık ve dava takip etme yetkisine sahiptirler (Avukatlık Kanunu Madde 66 ).
Örnek: Ankara’da baro kaydı olan bir avukat, İstanbul’daki bir davayı takip edebilir.


Avukat Kontrolü: Başka bir şehirde avukat tutmak istediğinizde, avukatın yetkisini doğrulamak için baro kartını, yetki belgesini kontrol edebilirsiniz ve internet üzerinden hangi şehirde ise o şehrin barosunun web sitesinde baro levha yazan yerde adı, soyadı veya sicil numarası ile sorgu yapabilirsiniz. Bir diğer yol ise bulunduğu şehrin barosuna telefondan ulaşarak ismini sorabilir ve adres teyidi yapabilirsiniz. Avukatlık unvanını kullanarak dolandırıcıların arttığı bu dönemde kendinizi güvene almış olursunuz.

Örnek: İstanbul’daki avukatınızın baroya kayıtlı avukat olup olmadığını kontrol etmek için İstanbul Barosu Baro Levha yazarak çıkan yere adını soyadını yazıp sorgu yapabilirsiniz


Hukuki sorunlarınıza en iyi çözümü bulmak için, avukatınızı özenle seçin ve coğrafi sınırlamalardan endişe etmeyin. Avukatlar gelişen teknoloji ile birlikte Dünya’ nın her yerinden sizlere hizmet sunabilir. Dilekçelerinizi UYAP yani internet üzerinden sunabiliyoruz ve duruşmalara ise uzaktan E-Duruşma olarak yani görüntülü bir sistem ile katılım sağlayabiliyoruz. Epey bir süre başka şehirlerden ve başka ülkelerden çalışan biri olarak sizi temin ederim ki işlerinizde sandığınız gibi bir aksama olmuyor. Önemli olan işlerinizin yapılması nereden yapıldığı değil..


#başkaildeavukattutabilirmiyim #avukatbaşkaşehirdedavaaçabilirmi #başkaşehirdekiavukatavekaletverebilirmiyim #avukatlarınbaroyakayıtlarızorunlumu #avukatbaşkaildedavayakatılabilirmi #avukatbaşkaşehirdeçalışabilirmi #avukatzanaşahin #avukatzana #istanbul #Türkiye #Almanya #Adıyaman #Hukuk #Avukat #Vekalet #HukukiDanışmanlık #KanunMadde

SORU?

Geçen gün bir meslektaş bulunduğu şehirden mesleki gelişim, iş potansiyeli ve mevcut şartları sebebiyle ayrılmak isteğini ve bu kararı hakkında benimle iletime geçip görüşmek istedi. Kendisi ile belirlediğimiz saatte yaklaşık 50 dakikalık bir görüşme yaptık; taşınma kararı, karırını etkileyen sebepler, ne istediği ve tabi gittiği şehirde ofis açma ve bağlı çalışma ikililiği arasında yaşadığı gel gitler sebebiyle pek tabi kafa karışıklığı yaşıyor. Bu kolay bir karar değil yeni bir şehir, yeni bir iş yeri, yeni insanlar ve yabancılığın getirdiği alışma süreci. Tüm hayatını etkileyecek bir karar eksisi ve artısıyla. Tüm sonuçları olmasa da birçok sonucu öngörmeli, verdiği kararın tüm sorumluluklarını üstlenmeli. Hele ki doğup büyüdüğü, ailesinin ve çevresinin olduğu bir şehirden taşınacak ise meslektaşta olduğu gibi.

Bu yazıda görüşmede onun takıldığı ve benim o da dahil birkaç zamandır karşılaştığım iki husustan bahsedeceğim: Soru sormanın gücü ve uzaktan çalışmanın ne olduğu.

Meslektaş bana en az iki kere siz benim yerimde olsaydınız ne karar verirdiniz diye sordu doğal olarak. Ben de onun yerinde olamayacağamı kararı kendi şartlarına göre verebileceğini söyledim. Bu cevabım yüksek olasılıkla başta hoşuna gitmedi ve bana başvurma konusunda pişmanlık dahi yaşamasına sebep olmuş olabilir:) Bu soruya direkt cevap vermek çok yerinde olmaz çünkü. Ben kolaylıkla bir cevap veririm, evet; taşın veya taşınma ama kararın sonuçlarını yaşayacak olan kendisi ve bunu başkasının yönlendirmesi ile yapmak onu hayal kırıklığına uğratacak, rasyonel bir karar olmayacaktır. Bunu günlük hayatımızda da yaparız bir karar almak sorumluluk gerektirir ve sonuçlarına katlanma cesaretine sahip olmak gerekir. Her karar güzel sonuçlar getirmeye bilir ve sizin dışınızdaki insanları memnun etmeyebilir. Hatta dahi dışlanabilir ve tepki alabilirsiniz. Eğer siz tüm bu sonuçları düşünüp olumsuz sonuçları olduğunu bildiğiniz ve tepki ile karşılanacağınızı bildiğiniz kararları almazsanız birileri o kararı sizin yerinize alıyor. Siz başkalarının seçtiği ve etkilediği bir hayatı yaşarken bulursunuz kendinizi. Kararın sonuçları güzelde olabilir hiç mühim değil ama seçmediğiniz bir hayatı yaşarken bulmak ileri dönemlerde sizi ortamlarda sızlayan ama değişime cesaret etmekten korkan ve bu değişime aile, çocuk, iş vb… sebepler uyduran kendini kandıran biri yapar sizi. Tanıdığım bazı kişiler bu sorumlulukları ve sonuçları bildiği için kararlarını başkalarına danışıyor ve tabiri caizse aklını kiraya veriyor. Çünkü bu en kolay yol çünkü kötü sonuçlarda onu suçlayamayacaklar ve hatta o başkasını suçlama hakkına sahip olacak aldığı kararda. Tabi bu tercihte tamamen kolaycı olan ve yaşam için karar almaya cesareti dahi olmayan insanlardan bahsediyoruz. Sonuçların kötülüğünden çok korkmaktan ileri geliyor ama bir ömrü başkasının kararları ile yaşamak daha korkunç bana sorarsanız.

Meslektaş ile sohbetimizde konuştuğumuzda sorusan evet veya hayır gibi bir cevap vermedim. Önemli olanın doğru soruları sormak olduğunu ve bu soruları kendisine sorması gerektiğini söyledim. Hatta bazı soruları sordum konuşma esnasında. Vereceği cevaplarda artı ve eksileri bir tarafa aldığında artı eksiden fazla ise kararını rahatlıkla alabileceğini söylediğim zaman yine de bir cevap istedi benden. Ama bu cevap bende değildi ve kişisel olarak önemli kararlarda yönlendirici cevaplar vermek bana hiçbir zaman doğru gelmedi.

Ona şunu söyledim kafamızın içinde bir dünya düşünce ile gezmek düşünmek değildir. Asıl düşünmek oturup o konuya bir zaman dilimi belirleyip (örn: 5 dk, 20 dk, 1 saat konun önemine göre değişebilir) o konu hakkında yazmak düşünmektir. Özellikle böyle hayati bir karar ise tek seferlik değil 1 aylık döneme yayarak günde en az 30 dk ile taşınma kararının öncelikle sebepleri ve sonuçları üzerine düşünmek gerek. Sonra ise kararı aldı ise gideceği şehirde onu bekleyenler, ofis tercihi, konum, şehirle ilgili tanıtım videoları, mesleki olarak yapılabilecekler, meslektaşlar ile tanışma, şehrin ekonomik zorlukları, bütçe hesabı gibi hususlara vakit ayırmaya başlamak lazım. Bunların hepsi soru sormak ve cevaplamak ile ilgili.

Özellikle dünyada sansasyon yaratan Chat Gpt veya benzeri yapay zeka uygulamaları  sonrası aslında doğru soru sormanın çok önemli olduğunu daha çok fark ettiği çağa giriş yaptık. Sorunuz yapay zekanın size vereceği cevabı o kadar etkiliyor ki çok etkili ve iyi soru soramazsanız genel cevaplar alıyorsunuz. Birkaç haftadır kullanıyorum ve mükemmel bir şey bence. Ben ne soracağım derseniz, soru sormaya başlayınca daha etkili ve doğru sorular sormayı öğrenebilirsiniz. Önce başlamak lazım. Ofiste yaptığımız bir toplantıda soru sorma çalışması yapıyorduk ve detaylı olmayan basit bir olay verildi ve bu olayla ilgili sorular sormamız istendi. Bazı arkadaşlar tıkanıp kalmıştı,  illa farklı ve dikkat çekici bir soru soracağım derdine girmeyin. Bir bakıyorsunuz ki en basit sorular sona kalmış ve olayı aydınlatmak için etkili ve güçlü sorular aslında sona kalanlar. Bir eşya hakkında kaç soru sorabilirsiniz ki basit geliyor ama birçok insan tıkanıp kalıyor bu çalışmayı yaptığınızda.

Konumuza dönecek olursam şunu tavsiye ettim meslektaşa herhangi bir konuda veya kararda o gün bir süre belirle,  zamanlayıcıyı ayarla ve oturup en az 20 tane soru yaz:

Neden taşınmak istiyorum

Burayı neden sevmiyorum

Beni X şehirde neler bekliyor

Mesleki olarak X şehirde gelişebilir miyim

Mesleki olarak tatmin olamadığını söylemişti meslektaş ve öncelikle bulunduğum şehirde bunu değiştirebilir miyim

Bulunduğum şehirde farklı alanda çalışırsam gitme isteğim son bulur mu

Bu kararı alırsam altından kalkabilecek miyim

Bulunduğum şehirde ne eksik

Gittiğim şehirde beni neler bekliyor

Bu sorulara verdiğiniz cevapların toplamı aslında karar yani meslektaşın aradığı cevap. Eğer bulunduğu yerde kalmak kendisine artıdan çok eksi katıyorsa yani cevapların hepsi olumsuz ise orada durmak doğru olan değil. Bu çalışmayı için günlük planda belirlediğiniz süre bitince kenara alın ve bırakın düşünmeyi. Günlük parça parça düşünerek vermiş olduğunuz karar aklı başında ve üzerinde düşünülerek verilmiş bir karardır. Düşünme için sınırlı zaman belirlerseniz, sürekli kafanızın bir yerinde bu konu sizi meşgul etmeyecektir.

Bu yazıyı programımda haftada bir iş geliştirme ve tanıtım için yazı paylaş adı ile belirlemiş olduğum iş kalemi için vermiş olduğum 3 saatten düşerek yazdım. Kendime 2 saat süre verdim ve 1 saat 50 dakikanın içindeyim. Kalan sürede paylaşımı yapacağım. Sonrasında ise beni bekleyen diğer işlerime geçeceğim. Sürem dolmak üzere olduğu için ikinci başlığım olan uzaktan çalışma konusu başka bir gönderiye kaldı…

Nisan 2023 -Gaziantep Havalimanı

Zorunlu Deprem Sigortası Teminat Kapsamı ve Depremzedelere Konut Ve İşyerleri İçin Sunulacak Destekler

DASK (Doğal Afet Sigortaları Kurumu) tarafından sunulan konut sigortası kapsamında, azami teminat limiti belirli bir rakamda sınırlandırılmıştır. Bu limit, her yıl yeniden belirlenmekte olup 2023 yılı için DASK teminat limiti 640.000 TL olarak belirlenmiştir.

DASK konutların tamamlayıcı kısımlarında meydana gelebilecek hasarları karşılamaktadır. DASK kapsamında olan bölümler şu şekilde belirtilebilir:

  • Ana duvarlar
  • Bahçe duvarları
  • Bina temelleri
  • Koridorlar
  • Sahanlıklar
  • İstinat duvarları
  • Merdivenler
  • Çatılar
  • Bağımsız bölümleri ayıran ortak duvarlar
  • Bağımsız bölümleri ayıran tavan ve tabanlar

DASK sigortası yaptıran kişilerin teminat tutarları, söz konusu azami teminat tutarını geçmemek üzere meskenlerinin büyüklük durumuna ve yapı tarzına bağlı olarak belirlenmektedir. Meskenin değerinin DASK tarafından sağlanan teminat tutarını aşması durumunda ise kişiler, aşan kısım ile ilgili olarak sigorta şirketlerinden isteğe bağlı olarak ek teminat alabilmektedirler. DASK teminat dışı durumlar şu şekilde belirtilebilir:

  • Enkaz kaldırma masrafları
  • Kira mahrumiyeti
  • Bütün bedeni zararlar ile vefat durumu
  • İş durması
  • Kâr kaybı
  • Manevi tazminat talepleri
  • Alternatif ikâmetgah ve işyeri masrafları
  • Her türlü taşınır eşya, mal ve benzerleri
  • Mali sorumluluklar ve benzeri başkaca ileri sürülebilecek diğer tüm dolaylı zararlar
  • Deprem ve deprem sonucunda meydana gelebilecek infilak, yangın, tsunami ile yer kayması dışında olan hasarlar
  • Depremden bağımsız olarak binanın kendi kusurlu yapısı sebebiyle zamanla meydana gelen zararlar

Zorunlu Deprem Sigortasının (DASK) teminat limitlerini aşan konut sigortası tarafından karşılanır. Konut sigortası poliçe limiti, sigorta şirketi tarafından belirlenen ve poliçe sahibinin konutunda oluşabilecek zararlar için ödenebilecek maksimum tazminat miktarını ifade eder. Bu limit, poliçe sahibinin seçtiği sigorta kapsamına, konutun değerine ve risk faktörlerine göre değişebilir. Poliçe limiti, konutta meydana gelebilecek herhangi bir hasarın tamamının ödeneceği anlamına gelmez; poliçe limiti dahilinde tazminat ödenecektir. Hasar gerçekleştikten sonra limit artırımı yapılması mümkün değildir. 

  • DASK poliçesinin kişilere sağladığı güvence limitler dahilindedir. Ancak kişisel tercihlere göre hazırlanan konut sigortası, ek teminatlar ile evin alanına göre belirlenmektedir.
  • DASK poliçeleri evde bulunan eşyaları güvence altına almamaktadır. Ancak konut sigortası poliçesi evi ve evde bulunan tüm eşyaları güvence altına alabilmektedir.
  • DASK sigortası deprem sonucunda hasar görmüş binadaki maddi kaybı poliçede belirtilen limitler dahilinde karşılamaktadır. Konut sigortasının deprem teminatını da kapsadığı durumlarda, sigorta şirketi limitin üzerindeki miktarı tamamlamaktadır.
  • DASK sadece hasar sonrası sigortalı binada oluşacak bina hasarlarını tanzim eder ve ödenecek olan tazminat azami m2 x hasarın gerçekleştiği ilgili yılda DASK tarafından daha önce ilan edilmiş m2 maliyeti ile hesaplanır. 

*Hasar gerçekleştikten sonra konut sigortasın poliçesinin limitinin artırılması mümkün değildir. “Sigorta bedeli, sigorta değerinden az olduğu takdirde, sigorta edilmiş menfaatin bir kısmının zarara uğraması hâlinde sigortacı, aksine sözleşme yoksa, sigorta bedelinin sigorta değerine olan oranına göre tazminat öder.”

*Konut sigortası kapsamı, poliçede belirlenen ana ve ek teminatlara göre değişiklik göstermektedir. Poliçe limitinin konutta oluşan hasarı karşılamaması halinde “eksik sigorta” hali oluşmakta ve sigorta şirketi limiti aşan kısma ilişkin ödeme yapmamaktadır. Bu durumda, sigortacı sigorta bedelinin sigorta değerine oranına göre tazminat ödeyecektir. 

Konutta bir hasar oluşması sonucunda, sigorta primlerinin güncel enflasyon rakamlarına göre artırım yapılmadan ödenmesi (limit artırımı yapılmaması) durumunda sigorta şirketleri de güncel değer üzerinden değil, prim ödenen senenin fiyatlarına göre ödeme yapacaktır. 

*Sigorta edilen konutta tam hasar oluşması halinde ise orantı kuralı ve eksik sigorta hükümleri uygulanmaz. Tam hasarda, sigorta sözleşmesinde yazılı olan sigorta bedeli; bedelin eksik olup olmadığına bakılmaksızın ödenir.  

DEPREMZEDELERE KONUT VE İŞYERLERİ İÇİN SUNULACAK DESTEKLER

Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un 29. maddesine göre “yıkılan, yanan, ağır hasara uğrayan veya uğraması muhtemel binalar ile imar planları gereğince kamulaştırılmasında zorunluluk bulunan yerlerdeki binalarda oturan ailelere “hak sahibi” olmaları şartıyla konut yaptırılır, kredi verilir veya evini yapana yardım edilir.

Afete uğramasıyla ekonomik ve sosyal hayatı kesintiye uğratan dükkân ve fırın gibi binalar için de sahiplerine, borçlandırma hükümleri dairesinde, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği (eskiden Bayındırlık ve İskân) Bakanlığınca belirlenecek esaslara göre inşaat kredisi verilebilir.

a- Hak Sahipliği

Bu yasaya göre “hak sahibi”, yıkılan veya ağır hasar gören ya da muhtemel afetlerden etkilenebilecek binalarla olan mülkiyet ilişkilerini belgeleyebilen ve yeniden yapılacak binalardan veya verilecek inşaat kredisinden yararlanabilen afetzededir. Konut veya işyeri için bu yasaya göre sunulan destekler haricindeki destek ve yardımlar için afetzede olduğunu belgeleme şartı aranmamaktadır.

b- Hak Sahipliği Başvurusu

Afet gören yerde hak sahipliği başvuruları için o yerin (köylerde köy mülki hudutları, illerde ve ilçelerde belediye hudutları ile yeni taşınma yerlerindeki duruma göre köy ve belediye hudutları) en büyük mülki amirliğince ilanlar yapılacaktır. İlanda belirtilen süre içinde istenilen belgeler valiliklere veya kaymakamlıklara bizzat hak sahibi afetzedeler (veya vekilleri) tarafından teslim edilmelidir.

c- Hak Sahibi Kabul Edilmeyen, Kredi Verilmeyen Durumlar

 Kendilerine ait olmayan arsa veya arazi üzerine inşaat ruhsatı almaksızın bina inşa eden yapı sahipleri ile yer kayması, bu baskını, kaya düşmesi ve benzeri sebeplerle imar planında yapı yapılması sakıncalı olarak belirlenen yerlerde ruhsatsız olarak yapılan yapıların sahipleri hak sahibi olarak kabul edilmez. Kendisine veya eşine ait o yerde aynı cins müstakil hasarsız başka bir binası veya dairesi olan ailelere bina ve inşaat kredisi verilemez. Yıkık olduğu veya ağır, orta ve az derecede hasar gördüğü belirlenen binalardan mülkiyeti tüzel kişilere ait olanlara yardım yapılmaz. O yerde kendisine veya eşine ait müstakil hasarsız başka bir işyeri bulunanlar, inşaat kredisi yardımından faydalanamazlar. Zorunlu deprem sigortası kapsamındaki binalar için, bu Kanundan ve ilgili diğer mevzuattan doğan Devletin konut kredisi açma ve bina yaptırma yükümlülükleri, zorunlu deprem sigortası yaptırılmamış olmasının tespit edilmesiyle birlikte ortadan kalkar. Hasarlı bina veya işyeri sigortalı ise yapılacak yardımdan sigorta tutarı indirilmez.

d- Hak Sahipliği ve Sunulan Destekler İle İlgili Diğer Önemli Hususlar

Konut ve konut inşaası ve sair yardımlar için yapılacak borçlandırmalar faizsizdir. Dükkân ve fırın gibi yerler için yapılacak borçlandırmalar ise yıllık % 4 faize tabidir. Borçluların hesaplarına tahakkuk ettirilecek faizler, banka ve sigorta işlemleri vergisinden muaftır.

Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un 40. maddesinde bu yasaya göre arsa olarak dağıtılan veya üzerinde bina inşa edilen taşınmaz mallarla ilgili borçlanma usulleri ve faiz hakkında hükümler öngörülmüştür.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği (Bayındırlık ve İskân) Bakanlığınca o yerde borçlandırmanın ilanı tarihinden itibaren Bakanlıkça kabul edilebilir mazereti dışında 2 ay içerisinde borçlanmalarını yapmayanlarla, borçlanmasını yapmış olmasına rağmen binayı Bakanlıkça mahallinde yaptırılacak duyurudan itibaren 45 gün içinde teslim almayanların hak sahipliği kendiliğinden sona erer.

Borçlandırma bedelleri, konut, konut inşaası, arsa ve sair yardımlarda en az yirmi (20) ve en çok otuz (30); dükkân ve fırın gibi yerler için yapılan yardımlarda ise, en az beş (5) ve on çok on beş (15) yılda ve eşit taksitler hâlinde tahsil edilerek fon hesabına yatırılır. İlk taksit, ihaleli ve emanet işlerinde inşaatların bitirilip hak sahiplerine teslimi tarihinden itibaren iki (iki) yıl sonra, Evini Yapana Yardım Yönteminde ve orta hasarlı konut ve işyerlerinin onarımında ise son kredi diliminin hak sahibine ödendiği tarihten itibaren iki (iki) yıl sonra başlar.

Vadesinde ödenmeyen taksitlere dair borç, gecikilen her gün için yıllık % 5 gecikme faizi ile tahsil olunur. Vadesinden önce iki yıllık taksitten az olmamak kaydı ile mevcut borcu defaten ödeyen hak sahibinin borcu % 20 indirime tâbi tutulur. Evini yapana yardım yöntemi ile konut veya işyerinin yapımı için yatırım programında yılı ödeneği ayrılan hak sahiplerinden, 29. maddeye göre yürürlüğe konulan yönetmelikte belirtilen mücbir sebeplerin dışında mazereti olmadan iki (2) yıl içinde konut veya işyerlerinin inşaatına başlamayanlar ile mücbir sebep kapsamında mazereti bulunanlardan mücbir sebebin ortadan kalktığı tarihten itibaren kırk beş (45) gün içinde inşaatına başlamayanların veya ayrılan ödeneğinin bir kısmını kullandıktan sonra inşaatına devam etmeyen hak sahiplerinin, konutlarının veya işyerlerinin yapımı yatırım programından çıkarılır ve hak sahipliği kendiliğinden sona erer. 

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunca (BDDK), Kahramanmaraş merkezli toplamda 10 ili etkileyen depremlerden etkilenen vatandaşlar için mevcut ve yeni kredilerde 6 Şubat’tan itibaren 6 ay boyunca vade ve taksit kolaylığı imkânı tanımıştır. Buna göre, söz konusu illerde yerleşik kişilere yeni kullandırılacak veya yeniden yapılandırmaya tabi tutulacak konut, taşıt ve tüketici kredilerinin vadeleri, BDDK tarafından daha önce belirlenen sürelere tabi olmayacak ve ödemesiz dönemlerin uygulanması da dahil olmak üzere bankalarca belirlenebilecektir. Öte yandan bu illerde yerleşik üye işyerlerince kredi kartları ile gerçekleştirilecek mal ve hizmet satımlarında da kredi kartları taksitlendirme süreleri de bir kata kadar artırılacaktır.

TOKİ AFET KONUTLARI BAŞVURUSU

Afet yapılarına başvuru; konut, işyeri ve ahır için ayrı ayrı gerçekleştirilmektedir. Başvurular belirlenen noktalardan ya da e-Devlet üzerinden alınacaktır. Başvuru sonuçlarının valilik ve il AFAD internet sitesinde duyurulmasının ardından hak sahibi kabul edilmeyenler için 15 günlük bir itiraz süresi öngörülmüştür. 

Daha önce yapılan açıklamalarda, evi hasar gören ev sahipleri için 5 bin TL, evsiz kalan kiracılar için ise ayda 2 bin TL kira yardımı yapılacağı ifade edilmiştir. Ayrıca depremde zarar gören şehit, gazi, engelli vatandaşlar yapılacak yeni konutlara kura ile ücretsiz olarak yerleştirilmesi; diğer afetzedeler için ise, deprem konutlarına bir miktar ödeme yapılması öngörülmüştür. Depremzedelerin, deprem konutları için ödeyecekleri ücret henüz belli değildir. Afetzedenin kaç konutu olursa olsun kendisine bir konut hakkı verilecektir.

Toki Konutları için uygulanacak bazı şartlar öngörülmüştür;

  • Başka bir ilde hasarsız konutu olanlar hak sahibi olabilmektedir. Fakat, büyük şehirlerde aynı ilçede hasarsız başka konutu olanlar faydalanamayacak.
  • Konut, işyeri ve ahırlar için teslimden sonra iki yıl ödeme istenmeyecek.
  • İşyerleri için yüzde dört faizle sekiz yılda ödeme planı sunulacak. Ödemeler aylık veya yıllık eşit taksitlerle yapılabilecek.
  • Orta hasarlı binalar için de güçlendirme kredisi verilecek.
  • Konut ve ahırların kredi borcu, sonraki sekiz yılda faizsiz ödenecek.
  • İşyerlerinde yüzde 4 faizle üç yılda geri ödeme imkanı sunulacak. 
  • Yıkılan ya da ağır zarar görmüş konut, işyeri ve ahır sahiplerine hak sunulacak. Depremzedenin kaç konutu olursa olsun kendisine 1 konut verilecek. Başka bir şehirde zarar görmemiş konutu olanlar hak sahibi olabilecek. Büyük şehirlerde aynı ilçede hasarsız başka konutu olanlar yararlanamayacak.
  • Yapıların fiziki fonksiyonları TOKİ vesilesi ile tespit edilecek.
  • Konut, işyeri ve ahırlar için teslimden sonra 2 sene ödeme istenmeyecek. İşyerleri için yüzde dört faizle 8 senede ödeme planı arz edilecek. Ödemeler aylık veya senelik eşit taksitlerle yapılabilecek.

KAYNAKÇA

https://dask.gov.tr/tr/teminat-ve-kapsami

https://d.barobirlik.org.tr/2023/DepremzedelerIcinHukukRehberi/4/

HAZIRLAYANLAR

Av.Zana ŞAHİN-Stj. Av. Öykü ÇABUK

DEPREMDE ZARAR GÖREN BİNADA HASAR TESPİT TALEBİ

RİSKLİ YAPI DELİL TESPİT DAVA DİLEKÇE ÖRNEĞİ

…… NÖBETÇİ SULH HUKUK MAHKEMESİNE

TESPİT TALEBİNDE 

BULUNAN (DAVACI)

VEKİLİ

TESPİT İSTENEN ADRES : …. Pafta … Ada …. Parsel Nolu, … Mahallesi ….. Sokak, No….  …..Apartmanı  Avcılar/İSTANBUL 

KONU                      : Delil tespiti talebimizden ibarettir. 

AÇIKLAMALAR   

TESPİTE DAİR BEYANLARIMIZ

1- Müvekkiller…. Pafta … Ada …. Parsel Nolu, … Mahallesi …..Sokak, No….  …..Apartmanı  Avcılar/İSTANBUL  adresindeki taşınmazı; 2019-2020 tarihleri için farklı sigorta acenteleri aracılığıyla DASK sigorta poliçesi ile sigortalamışlardır. (Ek-1 Poliçe suretleri)

26.09.2019 tarihinde gerçekleşen 5,8 büyüklüğündeki depremden sonra 01.10.2019 tarihinde TAMP tarafından yürütülen hasar tespit çalışmaları sonrasında denetimde, binanın yaşama elverişli olmadığı tespit edilerek nüfustan arındırılmış ve tedbiren ivedilikle tahliye edilmiştir. Akabinde bina mühürlenmiştir. (Ek-2 Avcılar Belediye kayıtları)

Bina üzerinde karot numuneleri de alınarak inceleme tamamlanmış, binadaki kolon donatıları Deprem Yönetmeliğine göre yetersiz olarak analiz sonuçlarına göre hasar aldığı ve RİSKLİ olduğu yıkılması gerektiği tespit edilerek, tapuya da şerh edilmiştir. Bina yaklaşık 1 Aylık süre içerisinde alınmış olan belediye yıkım kararı ile yıkılacaktır. (Ek-3 Riskli yapı tespit raporu)

2- Müvekkillerin; tespit edilen/edilemeyen tüm poliçeler için hasar dosyanın açılmasını/açılan hasar dosyası üzerinden gerekli tespit ve incelemelerin yapılması ve rizikonun gerçekleşmiş olmasına bağlı olarak tüm tazminatların mevcut poliçeler kapsamında ödenmesi için müvekkillerin anlaşma sağlamış oldukları sigorta şirketlerine talep ve ihtar yapılmıştır. 

3- Henüz dava açılmamış olması, üzerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılacak binanın il sınırları içerisinde bulunması nedeniyle mahkemenizden HMK’ nın 401. maddesi uyarınca delil tespiti konusunda görevli ve yetkilidir.

Açıklanan nedenlerle, binanın yıkılmasından sonra ileride açılması muhtemel dava ve davalarda ileri sürülecek vakıaların, taleplerin kanıtlanması için yukarıda anılan poliçeler kapsamında yapılmış olan DASK sigortası gereğince deprem sonrası binada meydana gelen halihazırdaki hasarın tespitini isteme zorunluluğu hasıl olmuştur. 

HUKUKİ NEDENLER : HMK, İmar Kanunu ve sair ilgili yasal mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER    : Keşif, tapu kayıtları, bilirkişi, tanık beyanları ve diğer deliller.

NETİCE VE TALEP   :

Yukarıda açıklamış olduğumuz nedenlerle binada meydana gelen hasar sonrası mevcut durumunun  tespitine  karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederiz.

TESPİTİ İSTEYEN

DAVACI VEKİLİ

AV.ZANA ŞAHİN

EK:

1- Poliçe Suretleri

2- Riskli Yapı Tespit Raporu

3- Avcılar Belediyesi Kayıtları

4- Onanmış Vekaletname Suretleri 

AVUKATLIKTA TEVKİL NE DEĞİLDİR VE NASIL YAPILMAZ

Bugün bir tevkil duruşmasına girdim. Kendi kendime son zamanlarda epey şikayetini işittiğim ve karşılaştığım tevkil konusundan biz avukatların ne anladığı üzerine yazmanın zamanı gelmiş dedim.

Öncelikle belirtmek isterim ki; ben bir arkadaşın ricası üzerine ücreti mukabilinde girdim bugün ki duruşmaya, dosya iş dosyasıydı ve ön inceleme duruşmasıydı. Dosyanın asıl sahibi meslektaş ile ilk görüştüğümde kendisinden dava dilekçesini, cevap dilekçesini, tensip zaptını talep ettim. Ben gireceğim her tevkil dosyasında veya yetki ile yapacağım işlemlerde işin mahiyetini öğrenmeyi isterim. Çünkü ezbere ve yönlendirme ile sadece iş yapmak takip elemanı olmaktan çok da farklı değil. Hatta küçük şehirlerde takip elemanlarının yani katiplerin yaptığı işler bir stajyer avukattan çok daha fazla. Tecrübeli katipler icra konusunda pratikte stajyer avukatlardan bile daha iyi olduğu için tercih sebebi. Geçen nisan ayında 1 ay Adıyaman’ da kaldım ve görüştüğüm meslektaşlarda bunu kendileri dile getirdi. Şu  parantezi açmadan edemeyeceğim stajyer avukat meslektaşlarım unutmayın ki sadece uzun süredir bir işi yapıyor diye bir katip hukuk bilgisi olarak sizden üstün veya daha iyi değildir. Alaylı bir çalışan olup sizin almış olduğunuz hukuk eğitimi dahi sizi onlardan ayıran en önemli fark. O yüzden kendinizi iş yapan değil hukuk bilen, bu bilgi ile hukuki problemleri çözen biri olarak düşündüğünüzde ve uygulamada kullandığınızda katipler, takip elemanları, icra memurlar ve hatta dahi icra müdürlerinden daha iyi bilen olursunuz. Kalkıp bir müdüre veya memura iş sormazsınız ve onlar da size işinizi öğretmeye kalkışmaz. Avukat olarak kendi işimizi onlardan daha iyi bilmek ve icra etmek zorundayız. Bizi onlardan ayıran fark da bu. Zaten onlar da bunu fark edince ister istemez size saygı duyup istemeseler de işin gereğini yerine getiriyor.

Konuya dönecek olursam; meslektaş  tarafından gönderilen dilekçeleri okudum, tensibi okudum, aklıma gelen soruları ve ara kararları not ettim. İşin devamında dosya sahibi avukatı aradım; Delil dilekçesini bana göndermemişti sunup sunmadığını sordum, tensipte hükmedilen ara kararların yerine getirilip getirilmediğini ve müzekkerelere cevap gelip gelmediğini teyit ettim, tanık varsa talimat yazılmış mı diye sordum… Meslektaş ile duruşma öncesi yaptığımız görüşmede bir tek tanık talimatlarının yazılmadığını öğrendim ve hemen not aldım beyan olarak geçmek için ayrıca meslektaşın dosya esası için önemli başka bir talebi vardı bu talebi beyan etmemi istedi onu da not aldım. Duruşmaya katıldık bazı konularda eksiklikler konuşuldu ve taraflara diyecekleri soruldu; meslektaşın taleplerini ve beyanını ilettim ve zapta geçildi. Karşı taraf vekili meslektaşımda yetki ile katılmıştı dosyaya ve bazı konularda bilgi eksikliği olduğu hemen bir soruda ortaya çıktı. İşte bugün üzerinde duracağım diğer  konu tam olarak bu.Bir diğer konu ise benim belge talebimi bazen meslektaşlar çok garip karşılıyor nedeninini tam olarak bilmesem de veri paylaşmayı reddederek bana sadece söyleyeceğim beyanı iletiyorlar. Dilekçelerini göreceğim için mi, müvekkillerini  çalacağım korkusu mu, yoksa gizlilik esası mı bilmiyorum ama kabul edilmiyor. Bu konuya da açıklık getireceğim yazımda. 

Tevkil takip edilen dava dosyasında, başka kurum veya kuruluşlarda yapacağınız işlemler için yetki belgesi düzenlenerek işin sahibi avukatı tarafından mesleki dayanışma kapsamında işi yapacak meslektaşa işi yapma veya genel kullanımı ile duruşmaya katılma yetkisi verdiği sisteme denir. 

Avukatlık Kanunu 56. Md: “(Ek fıkra: 2/5/2001 – 4667/36 md.) Avukatlar veya avukatlık ortaklığı başkasını tevkil etme yetkisini haiz oldukları bütün vekâletnamelerini kapsayacak şekilde bir başka avukata veya avukatlık ortaklığına vekâletname yerine geçen yetki belgesi verebilir. Bu yetki belgesi vekâletname hükmündedir.” denmektedir. Bu maddede tam olarak belirtildiği üzere yetki belgesi vekaletname hükmündedir. Bu ne demek oluyor peki: Tam olarak bizim için yetki sunulmuş dosyalar için bizim de vekil tayin edildiğimiz anlamına geliyor. Sizin adınıza bir yetki belgesi düzenlendi ve dosyaya sunuldu ise işin sahibi avukat gibi vekil tayin edilmiş oluyorsunuz.Hatta birinden vekalet almadan da daha önce vekil tayin edilmiş avukat tarafından verilecek yetki belgesi ile dava açıp tüm dosyayı yürütebilirsiniz. Benim böyle dosyam oldu ve zaten işin sonunda vekalet ücretine yetkili kılınan avukat hak olarak siz hak kazanıyorsunuz. Bunun neticesinde doğal olarak vekil olmanın tüm cezai ve hukuki sonuçlarına katlanma mecburiyetiniz doğuyor. Demem o ki sadece bir duruşmaya hazır beyan ile girip çıkamızın bilmediğiniz çok ağır sorumlulukları var. Şimdi tam burda ödenen tevkil ücretinin çok az olduğundan dem vuracakların sesini duyar gibiyim. İşlemin ücreti az olabilir ama işi kabul edip etmeme isteği tamamen size bağlı. Diyeceksiniz ki biz nasıl para kazanacağız o zaman. Ben de pandemi döneminde mesleğe başlamış bir avukat olarak tevkil ile işlem yaptım yapıyorum da. Benim burda söylemek istediğim sorumluluk çok büyük ucuza almayın değil, tevkil ücretimizi de biz serbestçe tayin edebiliyoruz bu da unutulmamalı. Demek istediğim eğer işi veya işlemi yetki ile yapacaksanız sorumluluğun ve sonuçlarının farkında olarak icra etmek lazım. 

Tevkil ile yapacağınız iş için belgelerini isteyin ve hiçbir şey bilmediğiniz ama asıl vekil gibi sorumlu olduğunuz işlem hakkında bilgi sahibi olunuz. Sizi garip karşılayan iş sahibi avukat meslektaşlar olacaktır ama onlarda bu sorumluluğun farkında olmadıkları için sizden ezbere beyanı dile getirmenizi isteyecek. Yukarıda bahsettiğim üzere veri paylaşmayı istemedikleri için gerekli evrakları vermemeleri ise amiyane tabirle gereksiz, içi boş bir kaygı. Avukatlık Kanunu’ nda avukata yüklenmiş sır saklama yükümlülüğü yetki belgesi sebebiyle sizleri de kapsamaktadır. Yapılacak iş ve işleme ilişkin tüm bilgi ve belgeleri açığa vurma yasağınız bulunmakta. Bu sebeple size bu gerekçe öne sürüldüğünde maddeye atıf yapıp sorumluluğunuzun farkında olduğunuzu belirterek işi alabilirsiniz. Yine de paylaşılmaz ise bu iş sahibi ofisin güvensizliğinden kaynaklanıyor demek o noktada yapılacak başka bir şey kalmıyor. Meslek kanununa ve meslektaşa güvenin olmadığı bir ofis ile çalışmak sizin insiyatifinizde. 

Vekil gibi sorumluluğunuz söz konusu olduğu için işi kabul etmemek en doğal hakkınız. Duruşmada dile getirdiğiniz tek beyan her şeyi değiştirebilir. Ben iş sahibi avukat olduğumda bunun mesleki zarar ve sonuçlarını düşündüğümde göze alınan şey çok ciddi. İşi yapmak için yetkilendirilen avukat olduğumda ise ücretini kendi belirlediğim işleri almayı tercih ediyorum genel olarak. Piyasada kabul gören ücretlerde de çok iş yaptım ve yapıyorum. O zaman ise işimi avukatlık mesleğinin sorumluluklarını düşünerek ve kaliteli iş çıkarmak adına yine de böyle çalışıyorum. Eğer siz kaliteli iş yaparsanız müvekkilleri geçin avukat meslektaşlar sizinle başka işlerde yine çalışmak istiyor. Yine sadece kısa işlemler ile sınırlı kalmıyor bir bakıyorsunuz ki size dosya yönlendirmesi yapılıyor. Ben mesleğin ilk yılında böyle iş almıştım ve hala böyle iş alıyorum çoğu kere. Her şeyi geçtim bir meslektaşın referansı ile işlem yapıyorsanız size referans olmuş meslektaşın itibarına bile etki ediyorsunuz farkında olmadan. Bana meslektaş yönlendirmesi ile iş gelince daha bir geriliyorum ve gereğini iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyorum. Çünkü yaptıklarınız yönlendirme yapan meslektaşında ilişkisini etkiliyor veya iyi yaptığınızda güven temin ediyor. Hepimiz yaşamışızdır bu durumu. İyi iş yapmanız size başka işleride getirir asıl mesleki başarı budur.

Benim de iş sahibi avukat olarak iş yaptığım meslektaşlar oluyor ve hiç unutmam bir keresinde görüştüğümüz meslektaş:”Ben bunların hepsini inceleyecek miyim?,Meslektaşım yanlış anlamayın da davayı tamamen ben alsam daha iyi yani, Ne anlamı kaldı ki tevkilin?” mahiyetinde mesajlar yazdı. Meslektaşın takıldığı husus sayfa sayısıydı, toplu tarama yapıldığı için eklerde dilekçe ile gönderildi. Meslektaştan okunması istenen 3 sayfa dava dilekçesi, 3 tane cevap dilekçesi ve 4 tane duruşma tutanağıydı. Meslektaş fazla zamanını alacağını söyleyerek daha fazla ücret talebinde bulunsaydı vermeye hazırdık. Ama bu cümleleri yazdı ve girmek istemedi duruşmaya. Biz de tabi bu söylem üzerine zaten çalışmak istemedik ve başka bir meslektaş ile çalıştık. Yukarıda bahsettiğim üzere asıl konu sorumluluk değil asıl konu mesleği iyi icra etmek. Belki mesleğin başında hiç gelmeyecek konularla karşılaşacak hem hukuki olarak araştırma yapacak hem pratik olarak sürecin nasıl yürüdüğünü  öğreneceksiniz. Tevkil hususu aslında çok güzel bir öğrenme yöntemidir eğer fırsat değerlendirilirse. Ben hiç almadığım dava dosyaları görüyorum, çok farklı tarz ve usulde meslektaşların dilekçelerini okuyorum, dava türlerini inceliyorum, uygulamada icra, satış, duruşma, cezaevi görüşmelerini, tapu işlemlerini, emniyet aşamalarını yaşıyordum ve yaşıyorum. Bir tevkil işi geldiğinde açıp hukuki olarak araştırıyorum konuyu. Bu sayfadaki birçok yazı, makale ve hikaye tevkil işlerinden çıktı 🙂 Bana en çok gelen soru nasıl yazıyorsunuz ve konu bulmakta zorlanıyorum. Birçoğumuz önümüze gelmeyen iş hakkında açıp araştırma yapmıyoruz. Kendimizi bilirsek öylece oturup masaya ben yazı yazacağım bugün diyende pek az. Tevkil size yazı konusu yaratan ve pratik deneyimi geliştiren yollardan biri. Özellikle mesleğin ilk yılında ve belki staj sürecinde aktif çalışmadıysanız tevkiller mesleği öğrenmenin en güzel  yöntemlerinden biridir. Bir işin sizin olmaması onu iyi icra etmeyeceğiniz, üzerine düşünüp, okuyup araştırmayacağınız anlamına gelmiyor. Edindiğim kanı ise meslekten şikayet eden, para kazanmadığını söyleyen veya umutsuz olan meslektaşların tevkile bakış açıları genel olarak anlık işi yapıp kurtulma şeklinde oluyor. Avukatlık Kanunu gereği vekil gibi sorumlu olduğunuz bir işte neden ben bu kadar uğraşıyorum düşüncesi sadece işten kaçmaya yönlendirir sizi. Avukat olarak günlük hayatta veya meslekte diğer vatandaşlardan farklı olarak hukuki bilgiyi bilme ve yaptığımız işlerin hukuki boyutlarını öngörerek hareket etmeyi şiar edinmek lazım. Meslek kalitesinin nasıl düşürüldüğünü tam olarak açıklayamasak da nasıl yükseltileceğini söyleyebilirim: İşini iyi yaparak, bilgiyi bilerek. 

Bitirirken başlığa ithafen tevkil nasıl yapılmaz biliyor musunuz: Hiçbir sorumluluk hissetmeden duruşmaya gidip size başkası tarafından söylenen iki satır cümleyi söyleyerek yapılmayacağını söyleyebilirim. Bu arada kısa bir icra dairesi işlemi veya taleplerin kaleme hatırlatılması gibi hususlar için sözüm meclisten dışarı. 05.10.2022

ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ DAVASI (İZALE-İ ŞUYU)

İzale-i Şuyu veya ortaklığın giderilmesi davası, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz malda ortaklar arasındaki paydaşlığa son vererek kişisel mülkiyete geçişi sağlayan, davanın tüm tarafları için benzer sonuçlar doğuran bir dava türüdür.
Ortaklığın giderilmesi davası, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda ortaklar arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran inşai davadır

  • Ortaklığın giderilmesi davası, menkul veya gayrimenkule ortak olan tüm paydaşlara karşı açılır. Herhangi bir paydaş taşınır veya taşınmaz maldaki ortaklığa son verilerek ortaklığın bitirilmesini talep edebilir. Paydaşlar, kendi aralarında malı nasıl pay edeceklerine dair bir anlaşma yaparak ortaklığa son verebilirler. Anlaşma yoluyla ortaklık sonlandırılamaz ise, paydaşlardan biri diğer tüm paydaşlar aleyhine izale-i şuyu davası açarak dava yoluyla ortaklığın giderilmesini isteyebilir.
  • Tüm paydaşların ortaklığın giderilmesi davasında yer alması zorunludur. Paydaşlardan birinin ölümü halinde mirasçılık belgesinde ismi geçen tüm mirasçıların davaya dahil edilmesi gerekir. Tüm ortaklar davaya dahil edilmeden davanın sonuçlandırılması mümkün değildir.
  • İzale-i şuyu davasında davanın kazananı veya kaybedeni olmaz, davanın tarafı olan herkes davadan aynı şekilde etkilenir.

Ortaklığın Giderilmesi Davasında Görevli Ve Yetkili Mahkeme

Ortaklığın giderilmesi (izale-i şuyu) davasında yetkili mahkeme taşınmaz malın bulunduğu yer mahkemesidir. Görevli mahkeme ise Sulh Hukuk Mahkemesi’dir.

Ortaklığın Giderilmesi Davasında Yetkili Mahkeme

Birlikte mülkiyete konu olan taşınır veya taşınmaz eşyanın tereke ile ilgili olması halinde kesin yetkili mahkeme, “ölen kimsenin son yerleşim yeri mahkemesi”dir. Dava konusunun taşınmaz eşyanın tereke ile ilgili olmaması halinde kesin yetkili mahkeme, “taşınmaz eşyanın bulunduğu yer mahkemesi”dir.

  • Bahse konu durum ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu; 24.11.1965 tarihli, 685/428 sayılı kararında “Terekedeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi davasını (TMK m. 644; eski MK m.584/a) da 11inci madde kapsamında görmeyerek, yetkinin 12nci (HUMK 13üncü)madde hükmüne göre belirlenmesi” görüşünde olduğunu belirtmiştir.
  • Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 30.12.1954 tarihli, E.6938 K.6153 sayılı kararında ise durum “Miras bırakanın terekesiyle ilgili olarak ortaklığın giderilmesi davalarına o kimsenin son ikametgah mahkemesinde bakılması gerekir.” şeklinde ifade edilmiştir.
  • Dava konusu eşyanın taşınır eşya olması haline yetkili mahkeme, Hukuk Muhakemeleri Kanun’unun 5. ve devamı maddelerinde gösterilen yetki kurallarına göre tayin edilir.

Ortaklığın Giderilmesinde Davasında Paylaşma Biçimleri

Ortaklığın giderilmesi davasında her ne kadar asıl olan aynen taksim olsa da HMK gereği hakim taleple bağlıdır.

  • Taraflar ortaklığın aynen taksim yoluyla giderilmesini talep etmediği takdirde hakimin bu yönde karar vermesi mümkün değildir. Bu itibarla davacının ortaklığın aynen taksim suretiyle giderilmesini istemesi durumunda davalının buna itiraz ederek ortaklığın satış yoluyla giderilmesini istemesi mümkündür.
  • Keza davacının ortaklığın satış suretiyle giderilmesini istemesi durumunda davalının ortaklığın aynen taksim suretiyle giderilmesini talep etmesi de mümkündür. Davalının da talebinin değerlendirilmesi gerektiği, ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararında “Ortaklığın giderilmesi davasında, davacının yalnız satış yoluyla ortaklığın giderilmesini istemesine karşın, davalının aynen taksim istemesi ve bunun koşullarının da bulunması durumunda mahkemece, taksim suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilebilir.” şeklinde ifade edilmiştir.
  • Nihayetinde ortaklığın giderilmesi davasında taraflardan her ikisinin de bulunabileceği talepler:

1-Ortaklığın aynen taksim yoluyla giderilmesini istemek,
     1.a Ortaklığın kat mülkiyeti kurulması yoluyla giderilmesini istemek
2-Ortaklığın satış yoluyla giderilmesini istemek,
şeklindedir.

1- Ortaklığın Aynen Taksim Yoluyla Giderilmesi

  • İzale-i şuyu davasının tarafları malı nasıl bölüştüreceklerine anlaşarak dava sırasında bu antlaşmayı hakime bildirebilirler. Hakim bu antlaşma doğrultusunda ortaklığın giderilmesine karar verebilir. Taraflar malın paylaşılması konusunda anlaşmazlarsa maldaki ortaklığın ya satış suretiyle ya da aynen taksim yoluyla giderilmesi gerekir.
  • Taşınmaz mallarda aynen taksim yolu ile ortaklığın giderilmesi, taşınmazın parsellere ayrılması anlamına gelen ifraz işlemi sonucunda gerçekleşecektir.
  • Dava konusunu oluşturan taşınmazların birden fazla olması durumunda aynen taksimin mümkün olup olmadığının her bir taşınmaz için ayrı ayrı araştırılması gerekir.
  • Paydaşlar arasında anlaşma sağlanamadıkça bir kısım paydaşların payı paylaşma dışı bırakılarak ortaklığın giderilmesi kararı verilemez.
  • Ortaklığın giderilmesi davasında hakimin aynen taksim suretiyle ortaklığın giderilmesi kararı verebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı, imar mevzuatına göre aynen taksimin mümkün olup olmadığını araştırması gerekir. Burada yapılan keşifler büyük önem taşımaktadır.
  • Keza paydaşlar rıza göstermedikçe taşınmazın bir bölümü paylı bırakılamaz.
  • Aynen taksimin mümkün olması durumunda, bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi halinde eksik değerdeki parçaya para (ivaz) eklenerek denkleştirme sağlanır.
  • Davada paydaşlar arasında anlaşma olmadıkça hakim kendiliğinden bazı taşınmazların bir kısım paydaşlara, kalanın diğer paydaşlara verilmesi şeklinde aynen bölünerek paylaştırmaya karar veremez. Taşınmazın hukuki açıdan ifrazı mümkün olmalıdır
  • Aynen taksim halinde teknik bilirkişiye ifraz projesi düzenlettirilmeli, bu projeye göre aynen taksimin 3194 sayılı İmar Kanunu ve Yönetmeliği uyarınca mümkün olup olmadığı onay makamına sorulmalıdır
  • Yargıtay 6. HD., 05.04.2010, E. 2009/11775, K. 2010/3836 kararına göre: ‘’ Aynen bölünerek paylaştırma (taksim) halinde teknik bilirkişiye ifraz projesi düzenlettirilerek bu projeye göre taşınmaz belediye veya mücavir alan hudutları içerisinde ise belediyeden, belediye dışında ise İl İdare Kurulundan 3194 sayılı İmar Kanunu ve Yönetmeliğine göre bölüşmenin (taksimin) mümkün olup olmadığı sorulur.’’
  • Dava konusu mal, aynen taksim halinde değer kaybına uğrayacaksa ortaklığın aynen taksim suretiyle giderilmesi mümkün olmayacaktır. Türk Medeni Kanunu’nun 699. maddesinde “Bölme istemi durum ve koşullara uygun görülmezse ve özellikle paylı malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesine olanak yoksa açık artırmayla satışa hükmolunur.” denilerek ifade edilmiştir.
  • Dava konusunun taşınmaz eşya olması durumunda kararın kesinleşmesiyle mülkiyet hakkını kazanan tarafların söz konusu taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunabilmeleri tapu tescilinin sağlanması ile mümkün olur.
  • Ortaklığın aynen taksim suretiyle giderilmesine karar verildiği takdirde dava konusu taşınmazın üzerinde bulunan irtifak hakkı, intifa hakkı veya şerh edilmiş şahsi haklar paylaşılan kısma intikal eder.

1.a Ortaklığın Kat Mülkiyeti Kurularak Giderilmesi

Ortaklığın giderilmesi davasına konu olan taşınmaz üzerinde tamamlanmış bir bina olduğu takdirde hakim kat mülkiyeti kurularak ortaklığın giderilmesine karar verebilir.

  • Eğer taşınmaz malda kat mülkiyeti kurmak mümkünse, hakim kat mülkiyeti kurulup kurulamayacağını çok iyi araştırmalıdır. Kat mülkiyetinin kurulması mümkün olan bir taşınmaz malda satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilemez.
  • Dava açıldıktan sonra da ortak maliklerden birinin ortaklığın kat mülkiyeti kurulması suretiyle giderilmesini talep etmesi halinde hakim paydaşlığın kat mülkiyeti kurularak giderilmesine karar verebilir.
  • Ortaklığın kat mülkiyeti kurularak giderilmesi halinde ortaklara tahsis edilen bağımsız bölümler arasında değer farkı söz konusu olursa denkleştirme (ivaz) paylara para eklenerek sağlanır.
  • Ortaklığın kat mülkiyeti kurulması yoluyla giderilebileceği, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 2008/11693 E., 2008/12703 K. Sayılı kararında “Kat Mülkiyeti Yasasının 10. maddesinin beşinci fıkrası hükmüne göre kat mülkiyetine konu olmaya elverişli bir taşınmaz üzerindeki ortaklığın giderilmesi davasında ortak maliklerinden birinin paylaşmanın aynen (kat mülkiyeti kurulması ve bağımsız bölümlerin özgülenmesi yoluyla) yapılmasını istemesi durumunda hakim, o taşınmazın mülkiyetinin 12. maddede yazılı belgelere dayanılarak kat mülkiyetine çevrilmesine ve paylar denkleştirilmek suretiyle bağımsız bölümlerin ortaklara ayrı ayrı özgülenmesine karar vermelidir.” şeklinde ifade edilmiştir.

2- Ortaklığın Satış Yoluyla Giderilmesi

Türk Medeni Kanunu’nun 699. Maddesine göre ortaklık, malın pazarlık veya artırmayla satılarak bedelinin bölüşülmesi suretiyle giderilebilir.

  • Ortaklığın giderilmesi davasında davacı ortaklığın satış yoluyla giderilmesini istemiş ve davalılar da bu talebe itiraz etmemişlerse hakim, ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verecektir.
  • Satış işleminin sadece paydaşlar arasında gerçekleşmesi bütün paydaşların buna rıza göstermesine bağlıdır. Tüm paydaşlar söz konusu rızayı gösterdikleri takdirde mahkeme, satışın paydaşlar arasında yapılacağına karar vermek zorundadır.
  • Satış suretiyle paylaşma halinde dava konusu eşya/eşyalar satışa çıkarılır. Satış sonunda elde edilen para, payları oranında paydaşlara dağıtılır.
  • Mahkeme, ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verdiği takdirde ayrıca bir satış memuru tayin eder.
  • Satış memuru, satış işlemini İcra ve İflas Kanunu’nun ilgili hükümlerine göre gerçekleştirir.

Ortaklığın Giderilmesi Davasında Muhdesatın Aidiyeti Konusunda Çekişme

Ortaklığın giderilmesi davasının konusu taşınmazda bulunan bina, ağaç, tesis gibi bütünleyici parçalar üzerinde mülkiyetin kime ait olduğu hususunda ortaklar arasında tartışma konusu ise, bu uyuşmazlığın ayrı bir dava açılmak suretiyle giderilmesi gerekir.

  • Uygulamada bu davalar ‘’Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası’’ denilmektedir. Bu davanın açılması halinde, izale-i şuyu davası yargılamasında, muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının sonuçlanması beklenir. Çünkü, taşınmazda yer alan bütünleyici parçalar üzerindeki mülkiyet hakkını tespit edildikten sonra ortaklığın bütünleyici parçalar da dahil edilerek giderilmesi gerekir.

Davanın Özellikleri

Davacı davadan feragat etse bile, davalılardan biri davaya devam etmek isterse mahkemece davaya devam edilerek esas hakkında karar vermesi gerekir.

  • Ortaklığın giderilmesi davası iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran dava olup, davacı ve davalı benzer haklara sahiptir.
  • İki taraflı bir dava olmasının sonucu olarak: İzale-i şuyu davasında davanın kazananı veya kaybedeni olmaz, davanın tarafı olan herkes davadan aynı şekilde etkilenir.
  • Ortaklığın giderilmesi davası matbu harca tabi bir davadır. Her ne kadar davayı açan paydaş dava harcını ve mahkeme giderlerini davanın başında ödemek zorunda kalsa da davanın sonunda mahkeme giderleri ve avukatlık ücretleri payları oranında taraflara yükletilir.

AV.ZANA ŞAHİN

Kafanızı Bir Direğe Çarpınca Ne Yapmalısınız?

Kafanızı bir direğe çarpınca ne mi yapmalıyız? Tabi önce bir sağlık kontrolü sonra ise (burası önemli) “bu direk niye burda” diyip yönetmeliğe uygun yerde olup olmadığı hakkında şikayet başvurusu yapmalısınız. Bugün sizlerle tam da bu konuda geçen gün dikkatsizlik sonucu geçirdiğim bir kaza sonucu yaptığım bir başvuru sürecinden ve sonucundan bahsedeceğim.

Yaklaşık 3 hafta önce akşam ofis çıkışı kaldırımda yürürken dalgınlığım sonucu çok şiddetli bir şekilde kafamı kaldırımın ortasında bulunan direğe çarptım.( Nasıl oldu demeyin, oluyor. Çevremdekilerin bile hayret ettiği sakarlıklar yaparım günlük hayatta.) Sonrasında tabi hastane, tomografi falan derken Allah’ tan bir şey çıkmadı. Bana bu yaşanılandan geriye üç dört günlük bir baş ağrısı ve lokal şişlik kaldı tabi. Sonraki gün bir arkadaşla istişare ederken söz konusu direğin kaldırımda ne işi olduğu?, acaba izini olup olmadığına konuşurken başvuru yapalım dedik.Aşağıda yer alan şekilde birkaç kuruma mail attık. Çok kısa bir başvuru yaptık ayrı ayrı.(Bu karşı tarafın sizi daha çok ciddiye almasını sağlıyor, her zaman birden fazla başvuru ve farklı kişilerin başvurusu sağlam argümandır.)

Ve geçen pazartesi sabah ofise giderken geçiş güzergahında bulunan o kaldırımdan tekrar geçerken burda bir şey eksik diye düşünürken kaldırımdaki direği kaldırdıklarını farkettim. Yine aynı işletmeye ait kaldırıma taşan kocaman bir çit vardı onu da şikayetimde belirtmiştim, o da kaldırılmış. Aradan 3 haftadan az bir süre geçmişken başvurum sonuçlandı; hem direk hem çit kaldırılmıştı. (Bazı arkadaşlar tekrar kafamı vurmadım diye direğin yokluğunu fark ettiğim konusunda mizahı arşa çıkardılar tabi.) Her zaman söylediğim gibi kimse ile kavgaya gerek yok yazının gücü yine kazandırdı.Konfüçyüs haklı: “Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil”.  Sakarlığıma çözüm bulamıyorsak yolu açarız. Sisteme sözlü şikayetin hiçbir faydası yok, yazılı yapın şikayetleri:)

Bu arada her belediyenin reklam ve ilan panoları için yönetmeliği var. Yaptığım araştırma sonucu benim olayda  İBB’ nin yönetmeliğinde bu direğin hukuka uygun olmayacak şekilde oraya yerleştirildiği sonucuna vardım, onu da ekte paylaştım.

Bu yazıyı paylaştıktan sonra ki gün Zabıta Müdürlüğü tarafından başvuruma hakkında tarafıma direğin kaldırıldığı şeklinde bilgilendirme dilekçesi gönderildi onuda aşağıda paylaşıyorum.

Avukatlıkta ZOR DÖNEMLERDE İŞ YAPMA

Şu günlerde yeni yeni atılan adli tatil ve yaz tatili etkileri ile birlikte iş yoğunluğumuz artmaya başlamakta. Meslekte bir yıllık veya on, on beş yıllık başka meslektaşlarla yaptığım  sohbetlerimizden işlerin durgun olduğu ve uzun süredir yeni iş almadıkları yönünde geri bildirimler alıyorum.

“Günümüzde ekonomik krizler ve durgunluk dönemleri daha sık yaşanır hale gelmiştir. Bu zamanlarda herkes harcamalarını kısarken krizin etkisiyle bazı alanlarda daha fazla iş oluşumu gözlenmektedir. Böyle dönemlerde, uzmanlık alanınıza daha fazla odaklanın. Diğer konuları ikinci plana atın. Şu an size gereken en hızlı sonuç alabileceğiniz alanlara odaklanmaktır.”

Meslekte Zor Zamanlarda İş Yapma

Yeni iş gelmesede araştırma yap, oku ve en önemlisi yaz. Meslekte merak edilen o kadar çok husus var ki ve etrafımızda dahi hukuki bir araştırmanın konusu olacak o kadar çok örnek var ki önemli olan o bakış açısını edinmek. Gazete haberleri, yolda giden bir araba, yapılan alışverişe, yürüyüş yapılan yol… O kadar çok yazı çıkar ki bunlardan yetişmez zaman. Disiplin yeni iş gelince değil mevcut zamanıda değerlendirmek. Yazdıklarınızı paylaşın. Meslektaşlar, stajyer meslektaşlar, öğrenci meslektaşlar, hukuk camiası dışındaki insanlar ve sorularına yanıt arayanlar sizinle karşılaşsın araştırma yaparken.

Bir diğer önemlisi sosyalleşin ve davetlere katılım gösterin. Bu katılımlar bizim meslekte çevre edinmemiz açısından çok önemli. Benim gibi kadın meslektaşlar açısından imkan daha kısıtlı. Ama bu yinede hiçbir şey yapılamayacağı anlamına gelmiyor. Mevcut müvekkillerinizle görüşmek, toplantı  yapmak ve durum değerlendirmesi yapmak sizi onlara hatırlatacak ve işinizi önemsediğinizi gösterecektir.

“Bir Çin Atasözü der ki, “Krallıklar kriz döneminde kurulur, para iyi zamanda kazanılır.” Kriz dönemleri mesleki kariyerinizde yeni krallıklar kuracağınız bir dönemdir. Bunları yapmak için masanızı terk etmeniz, sahaya inerek müvekkillerin ve müvekkil adaylarının yanında zaman geçirmeniz gerekir. Böylece, kriz dönemlerinde ortaya çıkan hızlı değişimlerden ve ihtiyaçlardan haberdar olursunuz. Yeni dönemin bir parçası haline geldiğinizde herkesten daha ileriye gidersiniz. Bulutlar dağılıp güneş açtığında da karşılığını alırsınız.”

Meslekte her zaman şu inanç içinde oldum: Eğer işini iyi yaparsan her zaman iş yaparsın ve para kazanırsın. Artık çoğu meslekte mezunlar konusunda önlenemez bir artış var. Şu çağ teknolojiye ayak uyduran ve işini iyi yapanların öne çıktığı bir çağ. Doğal seçilime kurban gitmemek bizim elimizde. Fark yaratmak, küresel çapta bir hizmet kalitesi ve bilgiyi ayıklama bunlar yapılması gerekenler bizim meslekte.

Başarı tesadüf değildir. Fırsatlar herkes için doğar, biz yeter ki onlar karşımıza çıktığında ayırt edebilecek yetkinlikte olalım.