Avukatlıkta yazı yazmak-AVUKATLIKTA MÜVEKKİL EDİNME-avukatlıkta sosyal medya kullanımı

Mesleğe yeni başlayan, kendi ofisini açmak isteyen meslektaşların, stajyer meslektaşların belkide problem ettiği en önemli hususlardan biri çevre edinme yani müvekkil kazanma, iş gelmesidir. Özellikle büyük bir şehirdeyseniz, ailenizin olmadığı bir şehirde ofis açmaya karar verdiyseniz veya çok geniş bir çevreniz yok ise işte bu videoda bahsetmiş olduğum hususlar bu probleme getirilecek çözümlerin en önemlisi. 

Ali Haydar ÖZKENT’ in genç avukatlara tavsiyeleri bana hep rehber oldu, yine bu konuda tavsiyelerin birisi yazmak üzerinedir: “Yazı yazmak. Avukatın sermayesi, önce doğruluk ve namuskârlık, sonra bilgidir. Bu iki vasıf, bir sikkenin yazı ve tura tarafı gibi birbirini tamamlar. Doğruluğunu ve bilgisini işleten avukat, muvaffak olacaktır. Fakat bu doğruluğu ve bilgiyi herkese nasıl öğretmeli? İş sahiplerine nasıl anlatmalıdır? Şöhretten bahsetmek istiyorum. Avukat, bilmem hangi hastalığın tedavisinde yeni bir usul keşfettiğini söyleyen bir hekim gibi reklam yapamaz, bir damla sile yüzdeki çilleri düşüreceğini söyleyen hazır ilaç satıcıları gibi ilan veremez. Bunlar yasak. Ne yapmalı? Gelen iş sahibini, biraz evvel söyledik, iyi idare etmeli. İş sahipleri sizin için zahmetsiz, masrafsız reklam yaparlar. Fakat bu yetişmez. Mahkemelerde ilmi müdafaalar yapmak. Bu da iyi. Hâkimler ve dinleyenler her yerde sizi över, haberiniz olmadan size iş gönderirler. Lakin bu da yetişmez. Bir mevzuu, Almanya’da nasıldır? Fransız âlimleri ne demişler? Bizim mahkemeler be temyiz ne reyde? İyice bir tetkikten sonra derli toplu meslek mecmuasında yazmak yok mu? Avukatı tanıtan en mühim amillerden birisi de budur. Avukatlar, başlarından geçip uzun boylu tetkik etmiş oldukları davalarda, istişarelerde böyle mevzular bulabilirler. Ancak henüz dava görülürken gerek doğrudan doğruya ve gerek başka bir namla yazı yazmak, centilmenliğe yakışmaz. Davanın lehte veya aleyhte neticelenmesini beklemek gerekir.

https://youtu.be/whzobD57aKA

İlmi, mesleki mecmualarda yazı yazmak, fikre açıklık verir, bilgiyi genişletir. Fakat temin edeceği şöhret… bunlardan aşağı değildir. O makaleyi en az birkaç yüz meslektaş okur. Onlar sizi tanımaya başlarlar. Günün birinde o mevzua dair bir istişareye çağrılmış iseniz biliniz ki sebebi bu makaledir. Anadolu barolarında da böyle yazılarla akisler yaparsınız. Hiç haberiniz olmadan size, iş, murafaa gönderirler. Filan avukat, malumatlı olduğu için mi çok para kazanıyor? Şu arkadaş lisan bildiği ve yazı yazdığı için mi tanınmıştır. Demeyiniz. Eski hukuku, eski şöhretleri, eski şartları bir yana bırakalım. Türk hukuku kıblesini batıya çevirmiştir. Biz de oradakiler gibi yapmaya mecburuz. Zaman gittikçe değişiyor. Tanınmak için okumak yazmak gerektir.”

Kendisinin yıllar önce yazdığı gibi müvekkil kazanma, çevre edinme,iş alma, meslektaşlar arasında bile tanınma ve işinizi iyi yapmak adına yazmak en büyük gücü sağlıyor. Bunların bu çağa uyum açısından tabi ki ilgilerine sunulması gerekiyor. Bunu kendi web siteniz ile ayrıca mesleki olarak açacağınız sosyal medya kanalları ile yapabilirsiniz.

Üstad Ali Haydar ÖZKENT’ in yıllar önce verdiği tavsiyeler de bile hukukun çağa uyum sağlaması gerektiğinden bahsi kesinlikle dikkate alınması gereken bir tavsiyedir.

Bu konuya dair yazdığım yazı ile birlikte Youtube videosunu çektim. Bu videoda Avukatlıkta yazı yazmak, makale yazmak, sosyal medya kullanımı, web site paylaşımı; ayrıca yaptıklarınızın mesleğe ve müvekkillere etkisinin neler olduğundan bahsettim. Meslekte yazı yazmak, makale yazımı, web site ve sosyal medya kullanımı için tereddütleri olan meslektaşlar için de bahsettiğim hususlar var. Ayrıca bunların mesleğe ve mevcut müvekkiller üzerindeki etkilerini anlattım. 

Kafanızı Bir Direğe Çarpınca Ne Yapmalısınız?

Kafanızı bir direğe çarpınca ne mi yapmalıyız? Tabi önce bir sağlık kontrolü sonra ise (burası önemli) “bu direk niye burda” diyip yönetmeliğe uygun yerde olup olmadığı hakkında şikayet başvurusu yapmalısınız. Bugün sizlerle tam da bu konuda geçen gün dikkatsizlik sonucu geçirdiğim bir kaza sonucu yaptığım bir başvuru sürecinden ve sonucundan bahsedeceğim.

Yaklaşık 3 hafta önce akşam ofis çıkışı kaldırımda yürürken dalgınlığım sonucu çok şiddetli bir şekilde kafamı kaldırımın ortasında bulunan direğe çarptım.( Nasıl oldu demeyin, oluyor. Çevremdekilerin bile hayret ettiği sakarlıklar yaparım günlük hayatta.) Sonrasında tabi hastane, tomografi falan derken Allah’ tan bir şey çıkmadı. Bana bu yaşanılandan geriye üç dört günlük bir baş ağrısı ve lokal şişlik kaldı tabi. Sonraki gün bir arkadaşla istişare ederken söz konusu direğin kaldırımda ne işi olduğu?, acaba izini olup olmadığına konuşurken başvuru yapalım dedik.Aşağıda yer alan şekilde birkaç kuruma mail attık. Çok kısa bir başvuru yaptık ayrı ayrı.(Bu karşı tarafın sizi daha çok ciddiye almasını sağlıyor, her zaman birden fazla başvuru ve farklı kişilerin başvurusu sağlam argümandır.)

Ve geçen pazartesi sabah ofise giderken geçiş güzergahında bulunan o kaldırımdan tekrar geçerken burda bir şey eksik diye düşünürken kaldırımdaki direği kaldırdıklarını farkettim. Yine aynı işletmeye ait kaldırıma taşan kocaman bir çit vardı onu da şikayetimde belirtmiştim, o da kaldırılmış. Aradan 3 haftadan az bir süre geçmişken başvurum sonuçlandı; hem direk hem çit kaldırılmıştı. (Bazı arkadaşlar tekrar kafamı vurmadım diye direğin yokluğunu fark ettiğim konusunda mizahı arşa çıkardılar tabi.) Her zaman söylediğim gibi kimse ile kavgaya gerek yok yazının gücü yine kazandırdı.Konfüçyüs haklı: “Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil”.  Sakarlığıma çözüm bulamıyorsak yolu açarız. Sisteme sözlü şikayetin hiçbir faydası yok, yazılı yapın şikayetleri:)

Bu arada her belediyenin reklam ve ilan panoları için yönetmeliği var. Yaptığım araştırma sonucu benim olayda  İBB’ nin yönetmeliğinde bu direğin hukuka uygun olmayacak şekilde oraya yerleştirildiği sonucuna vardım, onu da ekte paylaştım.

Bu yazıyı paylaştıktan sonra ki gün Zabıta Müdürlüğü tarafından başvuruma hakkında tarafıma direğin kaldırıldığı şeklinde bilgilendirme dilekçesi gönderildi onuda aşağıda paylaşıyorum.

TÜRKİYE’DE HANGİ VERGİLER VAR?

Vergi Nedir?

Vergi; devletin kişilerden ve kurumlardan kanunla belirlenen şekilde kamusal hizmetlerin yapılabilmesi amacıyla alınan paralardır. Vergi, diğer kamu kurumlarının ve devletin, kamu hizmetlerinin sağlanması için kişilerden ve kurumlardan zorunlu olarak alınan paralardır. Zorunlu olmakla birlikte vergi, ödeme gücüne göre herkesin farklı yükümlülüğe sahip olduğu ve anayasada yeri olan bir konudur.

Ülkemizde şu anda takribi 20-21 tane vergi alınmaktadır.

Ya gelir  ya servet ya da servetin kullanımı üzerinden alınan bu vergiler şunlardır. 

Diğer yayınlarımıza göz atmak ister misiniz?

Gelir Üzerinden

  • Gelir vergisi
  • Kurumlar vergisi

Servet Üzerinden

  • Emlak vergisi
  • Motorlu Taşıtlar vergisi
  • Veraset ve İntikal vergisi

Gelir Ve Servetin Kullanımı Üzerinden

  • Katma Değer vergisi (KDV)
  • Özel Tüketim vergisi (ÖTV)
  • Damga vergisi
  • Banka ve Sigorta Muameleleri vergisi
  • Özel İletişim vergisi
  • Şans Oyunları vergisi
  • Gümrük vergisi ile Diğer eş etkili vergiler
  • Dampinge Karşı vergi
  • Telafi Edici vergi
  • Çevre Temizlik vergisi
  • İlan ve Reklam vergisi
  • Eğlence vergisi
  • Haberleşme vergisi
  • Konaklama vergisi
  • Elektrik ve Havagazı Tüketim vergisi
  • Yangın Sigortası vergisi

HUKUK BÜROSU VE DANIŞMANLIK

DİJİTAL ŞİDDET NEDİR?

Gününmüz dünyasında yaygınlaşan teknoloji kullanımı ve bununla birlikte gelişen sosyal medya beraberinde yeni bir şiddet türünü meydana getirdi. Maruz kalanın, eylemi işleyenin ve birçok kimsenin habersiz olduğu bu şiddet türü yer, zaman fark etmeksizin herkes tarafından uygulanabilmekte. 

Sosyal medya araçları vasıtasıyla psikolojik, cinsel veya ekonomik zarar vermeyi amaçlayan saldırılar dijital şiddet olarak adlandırılır. Bu saldırılar günlük yaşamınızda tanıdığınız ve ilişkide olduğunuz insanlardan gelebileceği gibi, eski partnerinizden veya hiç tanımadığınız insanlardan da gelebilir. Bu nedenle şiddetin doğası bulunduğunuz sanal platforma ve şiddet uygulayan kişiye göre değişebilir.

Bu bağlamda kanuni bir tanımı bulunmayan dijital şiddet, teknolojinin olanaklarından faydalanmak suretiyle belirli bir kişiye veya gruba yönelik, bu kişi veya kişilerle ilgili bir bilişim sistemine veya bilişim sistemindeki verilere ilişkin ya da bir bilişim sisteminin araç olarak kullanıldığı rahatsız ya da kontrol edici her türlü eylem ve işlemler olarak tanımlanabilir.

Dijital şiddet teknolojik araç ve sistemlerin kişisel alana müdahale etmek, kişiyi baskılamak, zorlamak, sınırlamak, korkutmak ve kontrol etmek amaçlı kullanılması ile huzur bozucu davranışlar, özellikle tehdit, şantaj, hakaret, ifşa, iftira ve ısrarlı takip olarak nitelendirilebilecek eylemler; bir kişi ya da bir grubu hedef alan ayrımcı, aşağılayıcı ve şiddet içeren davranışlarda bulunulması; kişinin dijital kişisel alanına hukuka aykırı müdahaleler; kişisel verilerin hukuka aykırı elde edilmesi, kullanılması, saklanması veya paylaşılması; cinsel içerikli teklif ve her türlü iletiler, kişinin rızasının olmadığına işaret eden sözlü, yazılı, fiziksel veya engelleme, silme gibi dijital davranışlarına rağmen alternatif araç ve yollarla eylemlere devam etme ve dijital taciz davranışlarını grup etkinlikleriyle gerçekleştirme gibi şekillerde ortaya çıkabilir.

DİJİTAL ŞİDDETE KARŞI HUKUKİ SÜREÇ

Dijital şiddete maruz kalınması sonrası başvurulabilecek yollar ve yapılması gerekenler öncesinde söz konusu durum ile kendi başınıza baş etmek durumu daha ciddi hale getirilmektedir.

Söz konusu sanal ortamda tespit önem arz etmektedir. Eylem yazılı olarak mail, mesaj, gönderi, yorum, haber gibi kanallarla işlenmiş ise bunların ekran görüntüleri alınmalıdır. Eylemi meydana getiren kişiler tarafından  paylaşım kolaylıkla silinebilecek veya değiştirilebilecektir.Özellikle eğer davranış mesaj veya e-posta ile gerçekleştirilmişse bunların silinmemesi önemlidir. 

Bunları hemen yaptıktan sonra hukuki açıdan güvenilir ve resmi bir tespit için https://portal.tnb.org.tr/Sayfalar/TespitHiz.aspx adresi üzerinden Türkiye Noterler Birliği nezdinde oluşturulmuş portal kullanılmalıdır. Her saatte, ücretsiz olarak yapılabilen e-tespit sonrasında herhangi bir notere gidilerek sistemin verdiği başvuru numarasıyla tespit işlemi onaylatılarak belgeye dönüştürülebilir.

Dijital şiddete karşı yapılması gereken ikinci şey, dijital şiddet içeren paylaşım şayet özel mesaj veya e-posta değil de üçüncü kişilere açık bir paylaşımsa, bu içeriğin bir an evvel kaldırılmasını veya erişime kapatılmasını sağlamaktır. Şayet 5651 sayılı İnternet Kanunu kapsamında katalog suçlarda düzenlenen durumlardan biri veya özel hayatın gizliliğinin ihlali söz konusuysa https://www.ihbarweb.org.tr/ sitesi üzerinden Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna her saatte ücretsiz başvurulabilir. Bunların dışında kişilik haklarının ihlali söz konusuysa içerik sağlayıcısına, buna ulaşılamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurularak uyarı yöntemiyle içeriğin yayından çıkarılması istenebileceği gibi, doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğe erişimin engellenmesi de istenebilir.

Öte yandan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında en yakın polis ya da jandarma karakolu ile Cumhuriyet Savcılığına veya Aile Mahkemesine başvurularak ihtiyaç duyulan önleyici ve koruyucu tedbir kararları aldırtılabilir. Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü’ nün Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’ na mail yoluyla, telefon ile ve online  başvuru yapılarak ihbarda bulunulabilinmektedir.

Bu adımlar tamamlandıktan sonra failin bir yaptırımla karşılaşması için gerekli adımlar atılmalıdır. Dijital şiddet davranışları çoğu zaman Türk Ceza Kanunu kapsamında düzenlenen suçlardan birini oluşturduğundan faillerin ceza alması sağlanabilir. Bu davranışlar, Türk Ceza Kanunu’nun Bilişim Alanında Suçlar başlığı altında düzenlenen suçlardan olabileceği gibi, klasik suçların bilişim sistemleri aracılığıyla işlenmesi halinde Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar veya Hürriyete, Şerefe, Genel Ahlaka Karşı Suçlar kapsamında da olabilir. Tehdit, hakaret, özel hayatın gizliliğini ihlal, şantaj gibi. Somut olayda bunlardan biri veya birkaçı birlikte gerçekleşmiş olabilir. 

Öte yandan dijital şiddet davranışları nedeniyle kişilik hakları ihlal edilen maruz bırakılanlar, Türk Borçlar Kanunu’nun 58. Maddesi gereğince de saldırı sonrası meydana gelen maddi ve manevi zararın giderilmesini isteyebilir. Bu şiddete maruz kalan kimse tazminat için ayrıca dava açabilme hakkına sahiptir.

Bu makaleye ayrıca bir katkısı olması adına Youtube sayfamdan Dijital Şiddet Nedir? Dijital Şiddete Karşı Hukuki Süreç/ Dijital Şiddete Maruz Kalınca Ne Yapılmalı içerikli bir video çektim: https://youtu.be/cjMpWqnHzFk

#avukatzana #avzanasahin #dijitalşiddet #hukukisüreç #avzanaşahin #hukuk #avukat #mahkeme #dava #dosya #cezahukuku #hakaret #tehdit #özelhayatıngizliliği #stajyeravukat

KAZA SONRASI GÜVENCENİZ OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUNUZ?

Bu Güvence Nedir?

GÜVENCE HESABI NEDİR

Güvence Hesabı, kapsamında bulunan zorunlu sigortaların sağladığı teminatlara ilişkin bedeni olarak (sakatlık ve ölüm) zarar görenlere kaza sonrasında sakat kalma halinde sakatlık tazminatı, ölüm halinde ise ölenin desteğinden yoksun kalanlara destekten yoksun kalma tazminatı ödemektedir.

2918 Sayıla Karayolları Trafik Kanununun 85 inci maddesinde bir aracın işletilmesi sırasında meydana gelecek bedeni ve maddi zararlardan motorlu aracına işleteninin ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin doğan zararlardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı açıklanmıştır. İşletenlerin bu sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunlu tutulmuştur. İşletenlerin bu sigortayı yaptırmamaları halinde, kişiye gelen bedeni zararların 5684 Sayılı Sigortacılık Kanununun 14 üncü madde gereği kurulmuş olan Güvence Hesabı’ndan karşılanacağı hükme bağlanmıştır. 

Güvence Hesabı, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30 uncu maddesi uyarınca kurulan Sigorta Tahkim Komisyonu üyesidir. Güvence Hesabı’na yapılan tazminat başvurularının tamamen veya kısmen karşılanmaması durumunda, hak sahiplerinin tazminat alacakları için Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurmaları mümkündür. Başvuru ve öğrenmek istediğiniz diğer konular için www.sigortatahkim.org.tr adresinden detaylı bilgi alabilirsiniz.

Tedavi Giderleri; 25.02.2011 tarih 27857 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 Sayılı Kanun gereği, bu Kanunun yayımlanma tarihinden öncesinde veya sonrasında meydana gelen trafik kazaları için verilen tedavi hizmet bedellerinin tamamının Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından karşılanacağı kararlaştırılmıştır. 

Trafik kazası geçiren kişilerin yolcu veya sürücü, kusurlu veya kusursuz, sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın kazadan kaynaklanan tedavi hizmet bedellerinin tamamının SGK tarafından karşılanacağı hüküm altına alınmıştır. 

SGK yapacağı bu ödemeler için, trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalar üzerinden sigorta şirketlerince yazılan primlerin %15’ini aşmamak üzere münhasıran tedavi giderleri teminatı karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca maktu veya nispi olarak belirlenecek tutarların tamamını sigorta şirketlerinden ve 5684 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde belirlenen durumlar için de Güvence Hesabından katkı payı alması kararlaştırılmıştır.

Güvence Kapsamı :

  • Sigortalının tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar,
  • Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar,
  • Zorunlu sigorta teminat limitleri ile sigorta poliçesinde belirtilen teminat arasındaki fark kadar ödenecek bedensel tazminat tutarları,
  • Sigorta şirketinin malî bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde (Güvence Hesabı kapsamında kalan Zorunlu Sigortalar ile sınırlı olarak) ödemekle yükümlü olduğu maddi ve bedensel zararlar
  • Çalınmış veya gasp edilmiş bir aracın karıştığı kazada,13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca işletenin sorumlu tutulmadığı hallerde, kişiye gelen bedensel zararlar.
  • Ayrıca Hesaba, Yeşil Kart Sigortası kapsamında Türkiye sınırları içinde meydana gelen zararlardan dolayı Büroca tekemmül ettirilen hasar dosyalarının tazminat ödemesi için Büro tarafından da başvurulabilir.

Güvence Hesabı Kapsamındaki Sigortalar

  1. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası)
  2. Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası
    (6704 Sayılı Kanun gereği 26.04.2016 itibari ile yürürlükten kaldırılmıştır.)
  3. Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası
  4. Tüpgaz Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası
  5. Tehlikeli Maddeler ve Tehlikeli Atık Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası
  6. Maden Çalışanları Zorunlu Ferdi Kaza Sigortası

Av. Zana ŞAHİN

DEVLET ARAZİLERİ NASIL KİRALANIR? ŞARTLARI NELERDİR?

Devlet Arazilerinin Kiralanması

Devlet tarafından üretime teşvik amacıyla hazineye ait araziler belirli koşullar altında gerçek veya tüzel kişilere kiraya verilebilmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından arazilerin belirli şartları taşıyan kişilere kiralanması işlemi yine bu bakanlığa bağlı Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafından organize edilmektedir. Bu teşvik ile beraber ülkemiz topraklarında tarım ve hayvancılık faaliyetlerinde bulunmak isteyen ve fakat bunun için arazi maliki olamayan gerçek kişilerin, kurum ve kuruluşların tarım ve hayvancılık faaliyetinde bulunması imkanı sağlanıp, sonrasında kiralanan arazileri satın alma şansı verilmektedir.

Nasıl Başvurulur?

Kişilerin geniş adı ile tarım veya hayvancılık faaliyeti yapmak amacıyla kiralama amacı içeren bir dilekçe ile taşınmazın bulunduğu yerdeki;

  • Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü
  • Emlak Müdürlükleri
  • Milli Emlak Müdürlükleri
  • Milli Emlak Şeflikleri’ne

başvurmaları gerekmektedir. Akabinde arazi kiralanması için 3 adet usul bulunmaktadır. Bunlar;

  1. Kapalı Teklif Usulü
  2. Açık Teklif Usulü
  3. Pazarlık Usulü’dür.

Türkiye’de hangi taşınmazın ne şekilde ve hangi faaliyet amacı ile kiralamaya konu olacağı ise Milli Emlak Müdürlüğü’nün resmi internet sitesinde harita üzerinden taşınmazın tüm özellikleri ile ve hangi faaliyet amacı ile kiralanacağı ilan edilmektedir. https://www.milliemlak.gov.tr/Rent/PreparedRent (Paylaşılan linkte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü resmi sitesinde yayımlanan kiralamaya hazırlanılan araziler ve özelliklerine ulaşılabilmektedir.)

Kimler Başvurabilir?

  • Yasal yerleşim yeri sahibi olmaları,
  • Tebligat için Türkiye’de adres göstermeleri,
  • Gerçek kişilerin T.C. kimlik numarasını, tüzel kişilerin ise vergi kimlik numarasını bildirmeleri,
  • Özel hukuk tüzel kişilerinin, yukarıda belirtilen şartlardan ayrı olarak, idare merkezlerinin bulunduğu yer mahkemesinden veya siciline kayıtlı bulunduğu ticaret veya sanayi odasından yahut benzeri meslekî kuruluştan, ihalenin yapıldığı yıl içinde alınmış sicil kayıt belgesi ile tüzel kişilik adına ihaleye katılacak veya teklifte bulunacak kişilerin tüzel kişiliği temsile tam yetkili olduklarını gösterir noterlikçe tasdik edilmiş imza sirkülerini veya vekâletnameyi vermeleri
  • Kamu tüzel kişilerinin ise, tüzel kişilik adına ihaleye katılacak veya teklifte bulunacak kişilerin tüzel kişiliği temsile yetkili olduğunu belirtir belgeyi de vermeleri gerekmektedir.
  • Gerçek kişiler için (tarım arazisi için başvurularda) çiftçi olduğunu gösterir ÇKS Belgesi (Çiftçilik Belgesi) olanlar

Özellikle tarım arazisi kiralanması için ise belirli şartları haiz kişilerin başvuruları dikkate alınmaktadır.

Tarım Arazisi Kiralama Şartları

  • Arazinin tarıma uygun hazine arazisi olması,
  • Arazide en az 3 yıl boyunca çiftçilik yapılmış olması,
  • 10 yıllık kira sözleşmesinin kabul edilmesi
  • Arazi kullanımının karşılığında ecrimisil bedelini süre sonunda ödemeyi kabul etmek,
  • Gerçek kişiler için T.C. kimlik numarası olmak, tüzel kişiler için vergi kimlik numarası bulunan,
  • Kişinin çiftçi olduğunu gösterir ÇKS Belgesi (Çiftçilik Belgesi) olan,
  • En az 3 yıl süre itibari ile belde ya da bir köyde ikamet ediyor olan,

Kişiler başvuruyu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı il müdürlüklerine yaparak ihale teklifinde bulunabilirler.

Kira Tutarı Nedir?

Tarımsal faaliyet gösterilmesi amacı ile kiralanan hazine arazilerinde ilk yıl için ödenecek olan kira bedeli, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Milli Emlak Müdürlüğü tarafından oluşturulan kira tespit komisyonları tarafından belirlenmektedir. Kira bedelleri faaliyeti teşvik amacı le peşin olarak yahut taksitler ile de ödeme kolaylığı sağlanmaktadır.

Kira Sözleşmesinin Devri Mümkün Müdür?

Devlet arazilerini kiralama talebinde bulunulmasının ardından yapılan “Kira Sözleşmesi” hiçbir şekilde devredilemeyeceği gibi ortak alınması gibi bir durum da söz konusu değildir. İzinsiz devir yahut fesih yapılması ihtimalinde Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafından herhangi bir bildirime gerek kalmaksızın kira sözleşmesi feshedilir ve tahliye işlemleri başlatılmaktadır.

Kira Sözleşmesi Nasıl Feshedilir?

Kiraya verilen ve Hazineye ait olan araziler özgülendiği faaliyet kolu dışında kullanılamayacaktır. Örneğin; tarımsal üretim amacı ile kiralanan Hazineye ait taşınmazlar tarımsal faaliyet amacıyla kullanılmak zorundadır. Aksi ihtimalde; kiraya verilen taşınmaza, kira sözleşmesinin sona ermesinden önce, kamu kurum ve kuruluşları tarafından; kamu hizmetlerinin yürütülebilmesi için zorunlu olarak ihtiyaç duyulması veya taşınmazın özel kanunlar gereğince değerlendirilmesinin talep edilmesi halinde, sözleşme İdarece tazminat alınmaksızın tek taraflı olarak feshedilir. Kiracı hasat sezonu dikkate alınmak suretiyle yapılacak tebligatı takip eden on beş gün içerisinde taşınmazı tahliye eder. Kiracının;

  • Fesih talebinde bulunması,
  • Kira dönemi sona ermeden faaliyetini durdurması,
  • Taahhüdünü sözleşme hükümlerine uygun olarak yerine getirmemesi

hallerinde ise İdarenin en az otuz gün süreli ve nedenleri açıkça belirtilen ihtarına rağmen aynı durumun şayet devam ederse, ayrıca protesto çekmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın sözleşme İdarece tazminat alınmaksızın feshedilir.

Kiralamaya Konu Olamayacak Araziler Nelerdir?

  • Kamusal faaliyetlerde kullanılacak olan taşınmazlar,
  • Kültür ve Tabiat Kanunları Korunması Kanunu kapsamında olup Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kiralanması uygun görülmeyen araziler
  • Askeri yasak bölgeler,
  • Orman Kanunu’nda sayılan kiralanamayacak alanlar,
  • İbadet yerleri,
  • Sit alanı olan ve devlet tarafından tasarruf altına alınmış olan alanlar,
  • Yer altı suları, kaynak suları

Hazine Arazisi Tekrar Kiralanabilir mi?

Kiralanan arazinin kira süresi sona ermiş ise ve idare tarafından arazi ile ilgili idari yahut hukuki bir işlem söz konusu değilse arazi tekrar 20 yılı geçmemek kaydı ile eski kiracısı dahil olmak üzere kiralanabilir. Burada esas alınan husus, kiracının talebidir.

Hazine Arazisi Kiralama Dilekçesi

………. MİLLİ EMLAK MÜDÜRLÜĞÜNE

         İlimiz, ……… İlçesi, ……………………. Mahallesi’nde bulunan ……… ada ……… parsel no.lu ……………. m² yüz ölçümlü Hazineye ait taşınmazı 2886 sayılı Kanunun 45. maddesine göre ………………………………. olarak kullanmak üzere kiralamak istiyorum.

         Gereğini arz ederim.

                                                                                       ….. / ….. / …..

                                                                                     Ad Soyad (İmza)

Bu dilekçenin ilgili alanlarını doldurduktan sonra imzalayarak Mal Müdürlüğü/Defterdarlık’ a başvurunuzu yapabilirsiniz.

AVUKAT ZANA ŞAHİN

KANUN YARARINA BOZMA

KANUN YARARINA BOZMA(CMK md.309)

Türk Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 309-310. maddeleri uyarınca “kanun yararına bozma” “olağanüstü bir kanun yoludur”. 

Kanun yararına bozma, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen, ancak hukuka aykırılıklar bulunan karar ve hükümlerin bozulması istemiyle Adalet Bakanlığı tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ na başvurulmalıdır (CMK md.309/1).

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bazı hallerde kendiliğinden de hukuka aykırı bir kararın ya da hükmün Yargıtayca bozulmasını talep edebilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtay’ın ilgili ceza dairesine verir.  Yargıtay’ın ceza dairesi, ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü bozar. 

KANUN YARARINA BOZMA BAŞVURUSU NASIL YAPILIR

Cumhuriyet savcısı, sanık, hakim, mahkeme, şikayetçi veya müdahil olarak katılan kişiler kanun yararına bozma taleplerini adalet bakanlığına başvurarak yapabilirler.Adalet Bakanlığı, yargılamaya daha önce katılan kişilerin bu talebiyle veya talebin içerdiği hukuki görüşlerle bağlı değildir.

Tamam hemen hemen herkes başvuru yapabiliyor ama başvuru yapmadan önce açıkça itirazınızın nedenlerini ve en önemlisi itiraza neden olan hukuka aykırılık hususunu açıkça belirtmelisiniz. Adalet bakanlığı haliyle her başvuruda harekete geçecek değil. Bunun için gerekçeleriniz oldukça somut ve net olması gerekmektedir.

 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın re’sen kanun yararına bozmaya başvurması, kanunda aksi yönde bir düzenleme olmadığından, söz konusu olağanüstü kanun yoluna başvurmakta esas yetkili makam olan Adalet Bakanlığı’nın bu yetkiyi kullanmasına engel teşkil etmez. Ancak Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozma yoluna başvurulduğunda bu yetki CMK’nun 310/2. maddesi gereği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kullanılamaz. 

Aleyhine kanun yararına bozma başvurusu yapılacak olan karar veya hüküm, hem maddi hukuka hem de usul hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklar içerebilir. Her iki hukuka aykırılık halinde de kanun yararına bozma kanun yoluna gidilebilir. Kanun yararına bozma, Adalet Bakanlığı’na hitaben bir kanun yararına bozma dilekçesi verilerek talep edilir. Kanun yararına bozma dilekçesinin yargılamanın yapıldığı mahkeme veya savcılık aracılığıyla verilmesinde fayda vardır.

KANUN YARARINA BOZMAYA KONU OLABİLECEK MAHKEME KARARLARI

Kanun yararına bozma da dosyanın temyiz yada istinafa gidip gitmemesi

Dosyamızla ilgili mahkeme kararına verdi, dosyamız istinafa yada temyize gitmedi. Bu dosya hakkında kanun yararına gitmesinde hiçbir sakınca yoktur. Buna engel bir husus bulunmamaktadır. Hatta istinafa giden ancak temyiz edilmemiş kararlar için dahi kanun yararına bozma yolu açıktır.

Ağır Ceza Mahkemesinin kararları

Ağır ceza mahkemesi infaz hakimliği tarafından verilen cezalara itiraz edilmesi üzerine verdiği kesin nitelikte ki kararın aleyhine de kanun yararına bozmaya gidilebilir. Yani infaz hakimliğinin karara itirazı direk olarak reddetmesi kararın bozulmayacağı anlamına gelmemektedir.

Cumhuriyet Savcısının iddianamenin iadesine itirazı

Cumhuriyet savcısı bir soruşturma yürütmüş ve Kvok (kovuşturmasına yer olmadığına dair karar) verir. Sizde davanızın kapanmasına itiraz için sulh ceza hakimliğine başvurdunuz. Sulh ceza mahkemesi de itirazınızı reddetti. Bu durumda yine kanun yararına bozma yoluna gidilebilir. Bir soruşturma da savcının da gözünden kaçırdığı bazı hususlar elbette olabilir.

İddianamenin reddine dair itirazın reddedilmesi

Evet tekerleme gibi oldu ama biraz açalım. Savcı bir soruşturma hazırladı ve bunu iddianame yazarak hakimliğe gönderdi. Hakimlik ise bir nedenden dolayı iddianameyi tekrar iade etti. Bunun üzerine savcı dosyasının iade edilmesi hususunda tekrar bir itirazda bulundu. İtirazı değerlendiren mahkeme savcının itirazını uygun görmeyerek ret etti. Bu ret kararı üzerinden kanun yararına bozma kararı verilebilir.

Yetkisizlik kararının kaldırılması kararının reddine itirazın reddedilmesi

Bir dosya hakkında yetkisizlik kararı verildi ve bu karar itiraz edildi yine itiraz kabul görmeyerek ret aldı yine imdada kanun yararına bozma uygulaması giriyor.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları aleyhine de yine kanun yararına bozmaya gidilebilir.

İcra Ceza Mahkemesi kararları

İcra ceza mahkemesi kararları aleyhine kanun yararına bozma yoluna gidilebilir. Bir tek şart ile istinaf ya da temyize gidilmemek şartıyla.

Yargılamanın yenilenmesi kararına itirazın reddi

Yargılamanın yenilenmesi kararına itiraz ettiniz ancak yerel mahkemeler kesin hükmünde karar verdi ve itirazınızı reddetti. Bu ret kararı ile ilgilide kanun yararına bozma kararı verilebilir.

HANGİ KARARLARA KARŞI KANUN YARARINA BOZMA BAŞVURUSU YAPILAMAZ

Kanun yararına bozma işlemi ile ilgili olarak en önemli husus hukuka aykırı bir durumun olması. Yukarıda tek tek izah ettiğim hususlarda ortak nokta eminim bir çoğunuzun dikkatinden kaçmamıştır. 

Kanun yoluna gidilecek tüm hususlarda mahkeme ve hakim kararı bulunmakta. Bu nedenle savcıların verdiği kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile ilgili kanun yararına bozma yoluna gidilemez. 

Hakimlerin takdir kapsamına giren kararlarda kanun yararına bozma işlemine gidilemez.

Hakimin takdirini yerinde kullanıp kullanmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemez.

KANUN YARARINA BOZMA KARARININ İNFAZA ETKİSİ 

Kanun yararına bozma, olağanüstü bir kanun yoludur. Bu nedenle, kanun yararına bozma kararı, kesinleşmiş hükmün infazını kendiliğinden infazı durdurmaz. İnfazın durdurulması isteniyorsa ilgili mahkemeden ayrıca talepte bulunulması gerekir.

İnfazın durdurulması talebi hem kanun yararına bozma istemini inceleyen Yargıtay ceza dairesinden hem de dosyanın gönderildiği yerel mahkemeden istenebilir. Kanun yararına bozma yoluyla verilen kararlar, infaz süresi açısından hükümlü aleyhine uygulanamaz.

KANUN YARARINA BOZMADA ZAMANAŞIMI

Kanun yararına bozma, kesinleşen ceza mahkemesi kararlarına karşı gidilen olağanüstü bir kanun yolu olduğundan, kanun yararına bozma isteminin Yargıtay tarafından kabul edilmesinden sonra yapılacak yargılama sırasında dava zamanaşımı hükümleri uygulanamaz. Kesinleşen hükmün Yargıtay tarafından yasa yararına bozulmuş olması, sanığın hükümlü sıfatı almasını etkilemez; bu nedenle kanun yararına bozma talebinin kabulü üzerine yapılan yargılamada hükümlü hakkında dava zamanaşımı şartlarının değil, ceza zamanaşımı şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilebilir (Yargıtay 2. CD – Karar: 2014/19694).

KANUN YARARINA BOZMA SÜRECİ

Bu süreç yukarıda bahsettiğim aşamalardan geçtiği için net bir tarih vermem olanaksızdır. Adalet bakanlığının talebini Yargıtay’ın değerlendirmesi haliyle biraz zaman alacaktır. Bu husus birazda kurumların yoğunluğu ile doğru orantılıdır.

AV. ZANA ŞAHİN

KANUN YARARINA BOZMA DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ

Ofisimiz bünyesinde bulunan trafik cezasına itiraz konusunu içeren ve itiraz talebinin esastan reddedilmesi üzerine müvekkil adına yazmış olduğum kanun yararına bozma dilekçemi içermektedir.

Sayfamdan Kanun Yararına Bozma kanun yoluna ilişkin bilinmesi gerekenleri yazmış olduğum yazıma da ulaşabilirsiniz.

ADALET BAKANLIĞI CEZA İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE

Gönderilmek Üzere

KÜÇÜKÇEKMECE …… SULH CEZA HAKİMLİĞİNE

DOSYA NO : ………… Değişik İş

KANUN YARARINA BOZMA

İSTEMİNDE BULUNAN : ………..(TC……..)

ADRESİ : ……………. 

DAVA KONUSU : Küçükçekmece ………….. Sulh Ceza Hakimliği’ nin ………… D. İş ………….. Tarihli, İstanbul Fahri Trafik Müfettişliği’ nin ……….. Tarih,MA Seri No, ………… Sıra No’lu trafik tutanağında verilmiş olan idari para cezasının iptali için yapmış olduğum itiraz başvurusunun kesin olarak esastan reddi kararının CMK Madde 309 gereğince Kanun Yararına Bozulması istemidir.

İZAHI :

………….. tescil plakasına kayıtlı hususi otomobilimin; Karayolları Trafik Kanunu’ nun 46/2-F maddesi hükmüne istinaden “Trafik kazası, arıza hâlleri, acil yardım, kurtarma, kar mücadelesi, kaza incelemesi, genel güvenlik ve asayişin sağlanması gibi durumlar dışında emniyet şeritlerini ve banketleri kullanmamak,suçunun işlendiği gerekçesiyle gıyabımda kesilen ve ekte sunulan 17.10.2019 tarihli, toplam 1002 TL. bedelli trafik cezası tutanağı düzenlenip,15/11/2019 tarihinde tarafıma tebliğ edilmiştir.

Tarafımca bu idari para cezasının iptal edilmesi için 19/11/2019 tarihinde Küçükçekmece Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine başvurulmuştur. İdari para cezasının iptali başvurum ………… tarihinde Küçükçekmece …….. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu’ nun 28/8-a maddesi gereğince  esastan reddedilmiştir.

1- 5326 Sayılı Kabahatler Kanununun 28/3 ve 28/4 maddesinde: (3) İlgili kamu kurum ve kuruluşu, başvuru dilekçesinin tebliği tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde mahkemeye cevap verir. Başvuru konusu idarî yaptırıma ilişkin işlem dosyasının tamamının bir örneği, cevap dilekçesi ile birlikte mahkemeye verilir. Mahkeme, işlem dosyasının aslını da ilgili kamu kurum ve kuruluşundan isteyebilir. Cevap dilekçesi, idarî yaptırım kararına karşı başvuruda bulunan kişi sayısından bir fazla nüsha olarak verilir.

(4) Mahkeme, başvuruda bulunan kişilere cevap dilekçesinin bir örneğini tebliğ eder… hükmü amirdir. Mahkemenin karar tutanağında da bahsettiği üzere ilgili kurumdan yani İstanbul Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Ve Şube Müdürlüğünden gelen cevap dilekçesi, belge ve evraklar hiçbir şekilde tarafıma tebliğ edilmemiştir.

2-  5326 Sayılı Kabahatler Kanununun İdarî yaptırım kararı başlıklı Madde 25/1-c (1) İdarî yaptırım kararına ilişkin tutanakta; … c) Bu fiilin işlendiğini ispata yarayacak bütün deliller açık bir şekilde yazılır denir. 

Tarafıma tebliğ edilmiş olan tutanakta hiçbir şekilde delil belirtilmemiş olup ek olarak ne fotoğraf  ne mobese görüntüsü ne de video kayıtları yer almaktadır.Mahkeme kararını kurumdan gelen evraklara ve cevap dilekçesine göre vermiştir.

Anayasa’nın Hak Arama Hürriyeti başlıklı 36. maddesinde: “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmü amirdir. 

Karar tutanağına bahse konu evraklar tarafıma tebliğ edilmiş olan tutanakta belirtilmemiş(ek gönderilmemiştir) olması sebebiyle yapmış olduğum itiraz dilekçemde de buna karşı itiraz yapılamamıştır. Anayasa’dan kaynaklanan hak arama hürriyetim engellenmiş olup mahkemece adil bir yargılanma sağlanamamıştır.

3- Hukukumuzun genel ilkelerinden biri hakimin takdir yetkisine sahip olmasıdır. Hakim takdir yetkisini kullanırken, hukuka uygun karar vermeli, vardığı sonuç hukuk düzenin geneline aykırı olmamalı, hakkaniyete uygun karar vermeli, menfaatler durumunu, hükmün amacını ve somut olayın tüm özelliklerini göz önünde bulundurarak adil bir sonuca ulaşmalıdır.

Söz konusu olayda ve hakim tarafından verilmiş kararda hakim sadece İstanbul Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme ve Şube Müdürlüğünden gelen belge ve evraklara dayanmıştır. Verilen kararda somut olayın özellikleri ve menfaatler durumu gözetilmeden karar verilmiştir.

4- Adil yargılanma hakkının unsurlarından bir diğeri olan silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usuli haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir. Ceza davalarının yanı sıra medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin hukuk davaları ve idari davalarda da bu ilkeye uyulması gerekmektedir. (B.No: 2013/1134, 16.05.2013, § 32)

“Hakkaniyete uygun yargılama”nın temel unsuru ise yargılamanın “çelişmeli” olması ve taraflar arasında “silahların eşitliği”nin sağlanmasıdır. (Rowe ve Davis/Birleşik Krallık [BD], B. No: 28901/95, 16.02.2000, § 60) Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan çelişmeli yargılama ilkesi, taraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını ve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda, tarafların dinlenilmemesi, delillere karşı çıkma imkanı verilmemesi, yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hale gelmesine neden olabilecektir. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılanma hakkı, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkanı vermektedir. (AYM B. No: 2014/12348)

Söz konusu kararardan anlaşılacağı üzere Adil Hakkının ilkelerinden biri olan Sİlahların Eşitliği İlkesi ; tarafların eşit  şart ve koşullara tabi olmasını savunur ve Çelişmeli Yargılama İlkesi; tarafların dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve delillere karşı çıkma imkanı verilmesinden bahseder. tarafıma hiçbir suretle delil gönderilmemiş olup, cevap dilekçesi de tebliğ yapılmamıştır. Söz konusu karar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ ne aykırılık teşkil etmektedir.

NETİCE VE TALEP : Yukarıda arz ve izah ettiğim nedenlerle, Küçükçekmece … Sulh Ceza Hakimliği’ nin …… D. İş 15/01/2020 Tarihli, İstanbul Fahri Trafik Müfettişliği’ nin …….. Tarih, MA Seri No,………Sıra No’lu trafik tutanığında verilmiş olan idari para cezasının iptali için yapmış olduğum itiraz başvurusunun kesin olarak esastan reddi kararının CMK Madde 309 gereğince Kanun Yararına Bozulmasını talep ederim. Tarih

KANUN YARARINA BOZMA

İSTEMİNDE BULUNAN

……..

EK:

1- İtiraza konu İstanbul Fahri Trafik Müfettişliği’ nin 17.10.2019 Tarih, MA Seri No,  ……..Sıra No’lu trafik idari para cezası karar tutanağı

2- Nüfus cüzdanı, ehliyet ve ruhsat sureti.

3- Küçükçekmece ……. Sulh Ceza Hakimliği Kararı

AVUKAT ZANA ŞAHİN

ELBİRLİĞİ MÜLKİYET VE PAYLI MÜLKİYET

MÜLKİYET KAVRAMI

Hukukumuzda mülkiyet hakkı tarif edilmiş değildir. Anayasa’nın 35. mad­desi “Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” hükmünü koymuştur. Medeni Kanunun 683. Maddesinde ”Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.” demektedir.

Malik, kanunun çizdiği sınırlar içinde bir malı dilediği gibi kullanabilir, semerelerinden istifade edebilir, sınırlı bir aynî hakla sınıflandırabilir ve şahsi bir hak sebebiyle kullanılmasını bir başkasına bırakabilir.

Mülkiyet, bir kimsenin bir şey üzerinde haiz olabileceği en geniş yetkiyi bahşeden bir aynî haktır şeklinde tanımlanabilir . Mülkiyet hakkının konusu taşınır ve taşınmaz mallardır

Mülkiyet hakkı birden fazla kişiye ait olduğu takdirde, birlikte mülkiyetten (topluluk mülkiyetinden) bahsedilir. Birlikte mülkiyet ikiye ayrılır. Bunlar, paylı mülkiyet (TMK. m. 688 vd.; Miteigentum) ve elbirliği mülkiyeti (Gesamt Eigentum)’dir. Bunların haricinde yeni bir birlikte mülkiyet türü ise kurulamaz. Zira, birlikte mülkiyette sınırlı sayı (tipe bağlılık=numerus clausus) ilkesi hâkimdir . 

ELBİRLİĞİ MÜLKİYET

Elbirliği mülkiyeti, ortak  mülkiyetin bir türü olarak Türk Medeni Kanununun 701. maddesinde düzenlenmiştir.

Elbirliği mülkiyet, Türk Medeni Kanun’un 701. Maddesinde şöyle tanımlanmaktadır.

‘’ Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.’’

Bahsedilen tanıma göre, elbirliği mülkiyeti, kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler gereğince oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olan kişilerin mülkiyetidir. Buradan hareketle, elbirliği mülkiyeti, birden fazla kişinin aralarında önceden mevcut olan bir topluluk ilişkisi sebebiyle bir şeye birlikte malik olmasıdır. Görüldüğü üzere, elbirliği mülkiyetinin varlığından bahsetmek için iki şartın varlığı aranmaktadır. Bunlardan ilki, ortaklar arasında önceden kurulmuş bulunan bir topluluk ilişkisinin varlığıdır. İkinci şart ise, bahse konu ilişki sebebiyle ortaya çıkan ve malın tamamını kapsayan paylara bölünmemiş bir elbirliğiyle hak sahipliği ilişkisidir.

Paylı mülkiyetten farklı olarak, elbirliği mülkiyetinin temelinde yer alan topluluk ilişkisi ancak kanunun öngördüğü şekillerde gerçekleşebilir. Başka bir deyişle, elbirliği mülkiyeti ancak hukuk düzeni tarafından açıkça öngörülen hallerde bahse konu olur. Zira, bu konuda sınırlı sayı esası geçerlidir. Sözleşmeyle böyle bir ilişkinin yaratılması mümkün değildir . 

Dolayısıyla, elbirliği mülkiyeti paylı mülkiyete nazaran istisnaî nitelikte olup, onun varlığını iddia eden kimse bunu ispat yükü altındadır. Mal ortaklığı (TMK. m. 256), aile malları ortaklığı (TMK. m. 373, 379) ve miras ortaklığı (TMK. m. 640) Türk Medenî Kanunu kapsamında elbirliği mülkiyetine temel oluşturan hallerdir. Adi ortaklık (TBK. m. 638/I) ise Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde yine buraya dâhildir. 

PAYLI MÜLKİYET

Birlikte mülkiyet hallerinden diğeri olan paylı mülkiyet Türk Medeni Kanunu’nun 688.maddesinde düzenlenmiştir.

TMK Madde 688:” (I)Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir. (II) Başka türlü belirlenmedikçe, paylar eşit sayılır. (III) Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur. Pay devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczettirilebilir.’’ 

Kanununa göre sayı olarak birden fazla olacak ancak kişi sayısında bir sınır olmayacaktır. Eğer paylar belirtilmedi ise tüm paydaşların payı eşit olarak hesaplanacak. Elbirliği mülkiyetinden farklı olarak paylı mülkiyette her ortağın payı bellidir. En önemlisi ise; her ortak kendi payı üzerinde bazı tasarruf işlemlerinde bulunabilir. Ancak bu hak her paydaşın payı üzerinde istediğini yapabileceğini anlamına gelmez. Paylı mülkiyet hali hukuki işlemlerle ya da kanundan doğan hallerle olabilir. Elbirliği mülkiyet halinde kanunun sınırlı sayı ilkesi belirlediğini yukarıda açıklamıştık. Paylı mülkiyet hallerinde böyle bir sınır söz konusu değildir. Bununla sınırlı olmamak üzere, kanundan doğan paylı mülkiyette eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminde düzenleme vardır. 

TMK 222/2: “Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.”

Kanundan doğan ve mahkeme kararıyla tesis edilebilen özel bir hal de elbirliği mülkiyetin paylı mülkiyete dönüştürülmesi halidir. Türk Medeni Kanunu’nun 644.maddesinde düzenlenen bu halde bir mirasçı tarafından elbirliği mülkiyetin paylı mülkiyete dönüştürülmesi istemi sulh hâkimi tarafından incelenecektir.

TMK Madde 644: “(I)Bir mirasçı, terekeye dahil malların tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi isteminde bulunduğu takdirde sulh hâkimi, diğer mirasçılara çağrıda bulunarak belirleyeceği süre içinde varsa itirazlarını bildirmeye davet eder. (II)Elbirliği mülkiyetinin devamını haklı kılacak bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan biri belirlenen süre içinde paylaşma davası açmadığı takdirde, istem konusu mal üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesine karar verilir. (III)Terekeye dahil diğer hakların ve alacakların paylar oranında bölünmesi hususunda da yukarıdaki hükümler uygulanır.’’ 

 Paylı mülkiyette paydaşlar maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belirli paylarla maliktir. Paylı mülkiyetin kurulması ile birlikte paydaşlar arasında hak ve yükümlülükleri kapsayan bir bağlılık ilişkisinin oluştuğu öğretide kabul edilmektedir1 . Paydaşlar, paylı mülkiyet konusu eşyaya sahip olmaları nedeniyle kendiliğinden doğan bu birliğin devamı için ortak yönetim ve kullanma düzeni kurmak isterler. Bu ilişki kapsamında birlikteliği devam ettirebilmek için paydaşlar, kullanma, yararlanma ve yönetime ilişkin anlaşmalar yapabilmektedir. 

Yönetim ve tasarruf konusunda paydaşlar, kendi aralarında oybirliğiyle anlaşarak yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda kanun hükümlerinden farklı bir düzenleme yapabilirler. Paydaşlar aralarında her konuda anlaşmış olsalar bile; (I) paydaşların paylı mülkiyet konusu eşyanın kullanılabilirliğinin ve değerinin korunması için zorunlu olan yönetim işlerini yapma ve gerektiğinde mahkemeden buna ilişkin önlemlerin alınmasını isteme ve (II) eşyayı bir zarar tehlikesinden veya zararın artmasından korumak için derhâl alınması gereken önlemleri bütün paydaşlar hesabına alma haklarını kaldırıp sınırlandıramazlar. Paydaşlardan her biri, payı ölçüsünde malı kullanabilir ve maldan yararlanabilir. Ancak; paydaşlar arasında ortaya çıkan bir uyuşmazlık hâkim müdahalesi ile çözümlenecektir. Türk Medeni Kanunu’nun 695. maddesi yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda, paydaşların yaptıkları düzenleme ve aldıkları kararlar ile mahkemece verilen kararların, sonradan paydaş olan veya pay üzerinde aynî hak kazanan kimseleri de bağlayacağını düzenlemiştir. Taşınmazlarla ilgili yönetim ve tasarruf konusundaki anlaşmalarda, paydaşların imzalarının noterlikçe onaylanması koşuluyla paydaşlardan birinin başvurusu üzerine tapu kütüğüne şerh verilebilir. Aynı şekilde; yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin olarak taşınmazlar üzerinde alınan kararların sonradan paydaş olan veya pay üzerinde aynî hak kazananları bağlaması için, bunların tapu kütüğüne şerh edilmesi gerekir. Eğer bu konularla ilgili şerh verilmezse alınan kararlar, tapu siciline güven ilkesi gereğince paydaş olanlara, pay üzerinde ayni hak kazananlara ve 3. Kişilere karşı ileri sürülemez.

MİRASÇILAR ARASINDA ELBİRLİĞİ VE PAYLI MÜLKİYET

  • Veraset ilamında adı bulunan mirasçılardan herhangi birinin tapuya tescil talebi 
  • le başvurması halinde tescil yapılır.
  • Miras kalan mallar, mirasçılara otomatik olarak  ‘’ elbirliği mülkiyet’’ olarak kalır, yani tapuda tescil yapılır ama hisseler belirtilmeden yapılır.
  • Elbirliği mülkiyetinde tapuda hisse oranları yani payları yoktur. Paylı mülkiyette hisse oranları bellidir.
  • Mirasçılar paylarının tapuda belirtilmesini isteyebilirler. Bu durumda mülkiyet, ‘’paylı mülkiyet’’ olarak tescil olunur.
  • Paylı mülkiyet olarak tescil yapılabilmesi için tüm hissedarların işleme katılması gerekir
  • Elbirliği ile mülkiyet halinde tescilde paylar belirtilmeden tescil yapılır
  • Elbirliği mülkiyeti tescilinde mirasçılardan birinin talebi yeterlidir.
  • Paylı mülkiyette paylar devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından da haczedilebilir. Yani paylı mülkiyet, bir eşya üzerindeki mülkiyet hakkının üzerinde tasarruf edilmesi mümkün paylara ayrılmış olarak  birden fazla kişiye ait olmasıdır.
  • Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı ortaklığa giren payların tamamına yaygındır.
  • Elbirliği mülkiyetinde, paylı mülkiyetten farklı olarak üzerinde serbestçe tasarruf edilebilecek paylar yoktur.

AVUKAT ZANA ŞAHİN

KAYNAKÇA

ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİNDE YÖNETİM Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Akçaal, https://dergipark.org.tr/tr/pub/sduhfd/issue/51596/669167, SDÜHFD VOL: 9, NO 2, YEAR 2019

Paylı Mülkiyete Tabi Bir Taşınmazda Paydaşların Yararlanma, Kullanma ve Yönetime İlişkin Hukuki İşlemlerinin Şerhi Arzu Genç Arıdemir* Sanem Aksoy Dursun**, https://dergipark.org.tr/tr/pub/ihm/issue/47190/594054 ,İstanbul Hukuk Mecmuası, 77 (1): 71–102,19/06/2019

4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu, https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.4721.pdf, ‎8 Aralık 2001, 24607

Birlikte Mülkiyet Halleri, Av. Engin Ajun, https://www.ajunhukuk.com/birlikte-mulkiyet-halleri/

Mülkiyet Hakkı Nedir? Mülkiyet Çeşitleri Nelerdir?,Av. Metin POLAT, https://metinpolat.av.tr/mulkiyet-hakki-nedir-mulkiyet-cesitleri-nelerdir.html, 7 Nisan 2018 

https://www.linkedin.com/in/zana-%C5%9Fahin-319637111/

https://avukatzanasahin.blogspot.com/