SORU?

Geçen gün bir meslektaş bulunduğu şehirden mesleki gelişim, iş potansiyeli ve mevcut şartları sebebiyle ayrılmak isteğini ve bu kararı hakkında benimle iletime geçip görüşmek istedi. Kendisi ile belirlediğimiz saatte yaklaşık 50 dakikalık bir görüşme yaptık; taşınma kararı, karırını etkileyen sebepler, ne istediği ve tabi gittiği şehirde ofis açma ve bağlı çalışma ikililiği arasında yaşadığı gel gitler sebebiyle pek tabi kafa karışıklığı yaşıyor. Bu kolay bir karar değil yeni bir şehir, yeni bir iş yeri, yeni insanlar ve yabancılığın getirdiği alışma süreci. Tüm hayatını etkileyecek bir karar eksisi ve artısıyla. Tüm sonuçları olmasa da birçok sonucu öngörmeli, verdiği kararın tüm sorumluluklarını üstlenmeli. Hele ki doğup büyüdüğü, ailesinin ve çevresinin olduğu bir şehirden taşınacak ise meslektaşta olduğu gibi.

Bu yazıda görüşmede onun takıldığı ve benim o da dahil birkaç zamandır karşılaştığım iki husustan bahsedeceğim: Soru sormanın gücü ve uzaktan çalışmanın ne olduğu.

Meslektaş bana en az iki kere siz benim yerimde olsaydınız ne karar verirdiniz diye sordu doğal olarak. Ben de onun yerinde olamayacağamı kararı kendi şartlarına göre verebileceğini söyledim. Bu cevabım yüksek olasılıkla başta hoşuna gitmedi ve bana başvurma konusunda pişmanlık dahi yaşamasına sebep olmuş olabilir:) Bu soruya direkt cevap vermek çok yerinde olmaz çünkü. Ben kolaylıkla bir cevap veririm, evet; taşın veya taşınma ama kararın sonuçlarını yaşayacak olan kendisi ve bunu başkasının yönlendirmesi ile yapmak onu hayal kırıklığına uğratacak, rasyonel bir karar olmayacaktır. Bunu günlük hayatımızda da yaparız bir karar almak sorumluluk gerektirir ve sonuçlarına katlanma cesaretine sahip olmak gerekir. Her karar güzel sonuçlar getirmeye bilir ve sizin dışınızdaki insanları memnun etmeyebilir. Hatta dahi dışlanabilir ve tepki alabilirsiniz. Eğer siz tüm bu sonuçları düşünüp olumsuz sonuçları olduğunu bildiğiniz ve tepki ile karşılanacağınızı bildiğiniz kararları almazsanız birileri o kararı sizin yerinize alıyor. Siz başkalarının seçtiği ve etkilediği bir hayatı yaşarken bulursunuz kendinizi. Kararın sonuçları güzelde olabilir hiç mühim değil ama seçmediğiniz bir hayatı yaşarken bulmak ileri dönemlerde sizi ortamlarda sızlayan ama değişime cesaret etmekten korkan ve bu değişime aile, çocuk, iş vb… sebepler uyduran kendini kandıran biri yapar sizi. Tanıdığım bazı kişiler bu sorumlulukları ve sonuçları bildiği için kararlarını başkalarına danışıyor ve tabiri caizse aklını kiraya veriyor. Çünkü bu en kolay yol çünkü kötü sonuçlarda onu suçlayamayacaklar ve hatta o başkasını suçlama hakkına sahip olacak aldığı kararda. Tabi bu tercihte tamamen kolaycı olan ve yaşam için karar almaya cesareti dahi olmayan insanlardan bahsediyoruz. Sonuçların kötülüğünden çok korkmaktan ileri geliyor ama bir ömrü başkasının kararları ile yaşamak daha korkunç bana sorarsanız.

Meslektaş ile sohbetimizde konuştuğumuzda sorusan evet veya hayır gibi bir cevap vermedim. Önemli olanın doğru soruları sormak olduğunu ve bu soruları kendisine sorması gerektiğini söyledim. Hatta bazı soruları sordum konuşma esnasında. Vereceği cevaplarda artı ve eksileri bir tarafa aldığında artı eksiden fazla ise kararını rahatlıkla alabileceğini söylediğim zaman yine de bir cevap istedi benden. Ama bu cevap bende değildi ve kişisel olarak önemli kararlarda yönlendirici cevaplar vermek bana hiçbir zaman doğru gelmedi.

Ona şunu söyledim kafamızın içinde bir dünya düşünce ile gezmek düşünmek değildir. Asıl düşünmek oturup o konuya bir zaman dilimi belirleyip (örn: 5 dk, 20 dk, 1 saat konun önemine göre değişebilir) o konu hakkında yazmak düşünmektir. Özellikle böyle hayati bir karar ise tek seferlik değil 1 aylık döneme yayarak günde en az 30 dk ile taşınma kararının öncelikle sebepleri ve sonuçları üzerine düşünmek gerek. Sonra ise kararı aldı ise gideceği şehirde onu bekleyenler, ofis tercihi, konum, şehirle ilgili tanıtım videoları, mesleki olarak yapılabilecekler, meslektaşlar ile tanışma, şehrin ekonomik zorlukları, bütçe hesabı gibi hususlara vakit ayırmaya başlamak lazım. Bunların hepsi soru sormak ve cevaplamak ile ilgili.

Özellikle dünyada sansasyon yaratan Chat Gpt veya benzeri yapay zeka uygulamaları  sonrası aslında doğru soru sormanın çok önemli olduğunu daha çok fark ettiği çağa giriş yaptık. Sorunuz yapay zekanın size vereceği cevabı o kadar etkiliyor ki çok etkili ve iyi soru soramazsanız genel cevaplar alıyorsunuz. Birkaç haftadır kullanıyorum ve mükemmel bir şey bence. Ben ne soracağım derseniz, soru sormaya başlayınca daha etkili ve doğru sorular sormayı öğrenebilirsiniz. Önce başlamak lazım. Ofiste yaptığımız bir toplantıda soru sorma çalışması yapıyorduk ve detaylı olmayan basit bir olay verildi ve bu olayla ilgili sorular sormamız istendi. Bazı arkadaşlar tıkanıp kalmıştı,  illa farklı ve dikkat çekici bir soru soracağım derdine girmeyin. Bir bakıyorsunuz ki en basit sorular sona kalmış ve olayı aydınlatmak için etkili ve güçlü sorular aslında sona kalanlar. Bir eşya hakkında kaç soru sorabilirsiniz ki basit geliyor ama birçok insan tıkanıp kalıyor bu çalışmayı yaptığınızda.

Konumuza dönecek olursam şunu tavsiye ettim meslektaşa herhangi bir konuda veya kararda o gün bir süre belirle,  zamanlayıcıyı ayarla ve oturup en az 20 tane soru yaz:

Neden taşınmak istiyorum

Burayı neden sevmiyorum

Beni X şehirde neler bekliyor

Mesleki olarak X şehirde gelişebilir miyim

Mesleki olarak tatmin olamadığını söylemişti meslektaş ve öncelikle bulunduğum şehirde bunu değiştirebilir miyim

Bulunduğum şehirde farklı alanda çalışırsam gitme isteğim son bulur mu

Bu kararı alırsam altından kalkabilecek miyim

Bulunduğum şehirde ne eksik

Gittiğim şehirde beni neler bekliyor

Bu sorulara verdiğiniz cevapların toplamı aslında karar yani meslektaşın aradığı cevap. Eğer bulunduğu yerde kalmak kendisine artıdan çok eksi katıyorsa yani cevapların hepsi olumsuz ise orada durmak doğru olan değil. Bu çalışmayı için günlük planda belirlediğiniz süre bitince kenara alın ve bırakın düşünmeyi. Günlük parça parça düşünerek vermiş olduğunuz karar aklı başında ve üzerinde düşünülerek verilmiş bir karardır. Düşünme için sınırlı zaman belirlerseniz, sürekli kafanızın bir yerinde bu konu sizi meşgul etmeyecektir.

Bu yazıyı programımda haftada bir iş geliştirme ve tanıtım için yazı paylaş adı ile belirlemiş olduğum iş kalemi için vermiş olduğum 3 saatten düşerek yazdım. Kendime 2 saat süre verdim ve 1 saat 50 dakikanın içindeyim. Kalan sürede paylaşımı yapacağım. Sonrasında ise beni bekleyen diğer işlerime geçeceğim. Sürem dolmak üzere olduğu için ikinci başlığım olan uzaktan çalışma konusu başka bir gönderiye kaldı…

Nisan 2023 -Gaziantep Havalimanı

Zorunlu Deprem Sigortası Teminat Kapsamı ve Depremzedelere Konut Ve İşyerleri İçin Sunulacak Destekler

DASK (Doğal Afet Sigortaları Kurumu) tarafından sunulan konut sigortası kapsamında, azami teminat limiti belirli bir rakamda sınırlandırılmıştır. Bu limit, her yıl yeniden belirlenmekte olup 2023 yılı için DASK teminat limiti 640.000 TL olarak belirlenmiştir.

DASK konutların tamamlayıcı kısımlarında meydana gelebilecek hasarları karşılamaktadır. DASK kapsamında olan bölümler şu şekilde belirtilebilir:

  • Ana duvarlar
  • Bahçe duvarları
  • Bina temelleri
  • Koridorlar
  • Sahanlıklar
  • İstinat duvarları
  • Merdivenler
  • Çatılar
  • Bağımsız bölümleri ayıran ortak duvarlar
  • Bağımsız bölümleri ayıran tavan ve tabanlar

DASK sigortası yaptıran kişilerin teminat tutarları, söz konusu azami teminat tutarını geçmemek üzere meskenlerinin büyüklük durumuna ve yapı tarzına bağlı olarak belirlenmektedir. Meskenin değerinin DASK tarafından sağlanan teminat tutarını aşması durumunda ise kişiler, aşan kısım ile ilgili olarak sigorta şirketlerinden isteğe bağlı olarak ek teminat alabilmektedirler. DASK teminat dışı durumlar şu şekilde belirtilebilir:

  • Enkaz kaldırma masrafları
  • Kira mahrumiyeti
  • Bütün bedeni zararlar ile vefat durumu
  • İş durması
  • Kâr kaybı
  • Manevi tazminat talepleri
  • Alternatif ikâmetgah ve işyeri masrafları
  • Her türlü taşınır eşya, mal ve benzerleri
  • Mali sorumluluklar ve benzeri başkaca ileri sürülebilecek diğer tüm dolaylı zararlar
  • Deprem ve deprem sonucunda meydana gelebilecek infilak, yangın, tsunami ile yer kayması dışında olan hasarlar
  • Depremden bağımsız olarak binanın kendi kusurlu yapısı sebebiyle zamanla meydana gelen zararlar

Zorunlu Deprem Sigortasının (DASK) teminat limitlerini aşan konut sigortası tarafından karşılanır. Konut sigortası poliçe limiti, sigorta şirketi tarafından belirlenen ve poliçe sahibinin konutunda oluşabilecek zararlar için ödenebilecek maksimum tazminat miktarını ifade eder. Bu limit, poliçe sahibinin seçtiği sigorta kapsamına, konutun değerine ve risk faktörlerine göre değişebilir. Poliçe limiti, konutta meydana gelebilecek herhangi bir hasarın tamamının ödeneceği anlamına gelmez; poliçe limiti dahilinde tazminat ödenecektir. Hasar gerçekleştikten sonra limit artırımı yapılması mümkün değildir. 

  • DASK poliçesinin kişilere sağladığı güvence limitler dahilindedir. Ancak kişisel tercihlere göre hazırlanan konut sigortası, ek teminatlar ile evin alanına göre belirlenmektedir.
  • DASK poliçeleri evde bulunan eşyaları güvence altına almamaktadır. Ancak konut sigortası poliçesi evi ve evde bulunan tüm eşyaları güvence altına alabilmektedir.
  • DASK sigortası deprem sonucunda hasar görmüş binadaki maddi kaybı poliçede belirtilen limitler dahilinde karşılamaktadır. Konut sigortasının deprem teminatını da kapsadığı durumlarda, sigorta şirketi limitin üzerindeki miktarı tamamlamaktadır.
  • DASK sadece hasar sonrası sigortalı binada oluşacak bina hasarlarını tanzim eder ve ödenecek olan tazminat azami m2 x hasarın gerçekleştiği ilgili yılda DASK tarafından daha önce ilan edilmiş m2 maliyeti ile hesaplanır. 

*Hasar gerçekleştikten sonra konut sigortasın poliçesinin limitinin artırılması mümkün değildir. “Sigorta bedeli, sigorta değerinden az olduğu takdirde, sigorta edilmiş menfaatin bir kısmının zarara uğraması hâlinde sigortacı, aksine sözleşme yoksa, sigorta bedelinin sigorta değerine olan oranına göre tazminat öder.”

*Konut sigortası kapsamı, poliçede belirlenen ana ve ek teminatlara göre değişiklik göstermektedir. Poliçe limitinin konutta oluşan hasarı karşılamaması halinde “eksik sigorta” hali oluşmakta ve sigorta şirketi limiti aşan kısma ilişkin ödeme yapmamaktadır. Bu durumda, sigortacı sigorta bedelinin sigorta değerine oranına göre tazminat ödeyecektir. 

Konutta bir hasar oluşması sonucunda, sigorta primlerinin güncel enflasyon rakamlarına göre artırım yapılmadan ödenmesi (limit artırımı yapılmaması) durumunda sigorta şirketleri de güncel değer üzerinden değil, prim ödenen senenin fiyatlarına göre ödeme yapacaktır. 

*Sigorta edilen konutta tam hasar oluşması halinde ise orantı kuralı ve eksik sigorta hükümleri uygulanmaz. Tam hasarda, sigorta sözleşmesinde yazılı olan sigorta bedeli; bedelin eksik olup olmadığına bakılmaksızın ödenir.  

DEPREMZEDELERE KONUT VE İŞYERLERİ İÇİN SUNULACAK DESTEKLER

Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un 29. maddesine göre “yıkılan, yanan, ağır hasara uğrayan veya uğraması muhtemel binalar ile imar planları gereğince kamulaştırılmasında zorunluluk bulunan yerlerdeki binalarda oturan ailelere “hak sahibi” olmaları şartıyla konut yaptırılır, kredi verilir veya evini yapana yardım edilir.

Afete uğramasıyla ekonomik ve sosyal hayatı kesintiye uğratan dükkân ve fırın gibi binalar için de sahiplerine, borçlandırma hükümleri dairesinde, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği (eskiden Bayındırlık ve İskân) Bakanlığınca belirlenecek esaslara göre inşaat kredisi verilebilir.

a- Hak Sahipliği

Bu yasaya göre “hak sahibi”, yıkılan veya ağır hasar gören ya da muhtemel afetlerden etkilenebilecek binalarla olan mülkiyet ilişkilerini belgeleyebilen ve yeniden yapılacak binalardan veya verilecek inşaat kredisinden yararlanabilen afetzededir. Konut veya işyeri için bu yasaya göre sunulan destekler haricindeki destek ve yardımlar için afetzede olduğunu belgeleme şartı aranmamaktadır.

b- Hak Sahipliği Başvurusu

Afet gören yerde hak sahipliği başvuruları için o yerin (köylerde köy mülki hudutları, illerde ve ilçelerde belediye hudutları ile yeni taşınma yerlerindeki duruma göre köy ve belediye hudutları) en büyük mülki amirliğince ilanlar yapılacaktır. İlanda belirtilen süre içinde istenilen belgeler valiliklere veya kaymakamlıklara bizzat hak sahibi afetzedeler (veya vekilleri) tarafından teslim edilmelidir.

c- Hak Sahibi Kabul Edilmeyen, Kredi Verilmeyen Durumlar

 Kendilerine ait olmayan arsa veya arazi üzerine inşaat ruhsatı almaksızın bina inşa eden yapı sahipleri ile yer kayması, bu baskını, kaya düşmesi ve benzeri sebeplerle imar planında yapı yapılması sakıncalı olarak belirlenen yerlerde ruhsatsız olarak yapılan yapıların sahipleri hak sahibi olarak kabul edilmez. Kendisine veya eşine ait o yerde aynı cins müstakil hasarsız başka bir binası veya dairesi olan ailelere bina ve inşaat kredisi verilemez. Yıkık olduğu veya ağır, orta ve az derecede hasar gördüğü belirlenen binalardan mülkiyeti tüzel kişilere ait olanlara yardım yapılmaz. O yerde kendisine veya eşine ait müstakil hasarsız başka bir işyeri bulunanlar, inşaat kredisi yardımından faydalanamazlar. Zorunlu deprem sigortası kapsamındaki binalar için, bu Kanundan ve ilgili diğer mevzuattan doğan Devletin konut kredisi açma ve bina yaptırma yükümlülükleri, zorunlu deprem sigortası yaptırılmamış olmasının tespit edilmesiyle birlikte ortadan kalkar. Hasarlı bina veya işyeri sigortalı ise yapılacak yardımdan sigorta tutarı indirilmez.

d- Hak Sahipliği ve Sunulan Destekler İle İlgili Diğer Önemli Hususlar

Konut ve konut inşaası ve sair yardımlar için yapılacak borçlandırmalar faizsizdir. Dükkân ve fırın gibi yerler için yapılacak borçlandırmalar ise yıllık % 4 faize tabidir. Borçluların hesaplarına tahakkuk ettirilecek faizler, banka ve sigorta işlemleri vergisinden muaftır.

Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un 40. maddesinde bu yasaya göre arsa olarak dağıtılan veya üzerinde bina inşa edilen taşınmaz mallarla ilgili borçlanma usulleri ve faiz hakkında hükümler öngörülmüştür.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği (Bayındırlık ve İskân) Bakanlığınca o yerde borçlandırmanın ilanı tarihinden itibaren Bakanlıkça kabul edilebilir mazereti dışında 2 ay içerisinde borçlanmalarını yapmayanlarla, borçlanmasını yapmış olmasına rağmen binayı Bakanlıkça mahallinde yaptırılacak duyurudan itibaren 45 gün içinde teslim almayanların hak sahipliği kendiliğinden sona erer.

Borçlandırma bedelleri, konut, konut inşaası, arsa ve sair yardımlarda en az yirmi (20) ve en çok otuz (30); dükkân ve fırın gibi yerler için yapılan yardımlarda ise, en az beş (5) ve on çok on beş (15) yılda ve eşit taksitler hâlinde tahsil edilerek fon hesabına yatırılır. İlk taksit, ihaleli ve emanet işlerinde inşaatların bitirilip hak sahiplerine teslimi tarihinden itibaren iki (iki) yıl sonra, Evini Yapana Yardım Yönteminde ve orta hasarlı konut ve işyerlerinin onarımında ise son kredi diliminin hak sahibine ödendiği tarihten itibaren iki (iki) yıl sonra başlar.

Vadesinde ödenmeyen taksitlere dair borç, gecikilen her gün için yıllık % 5 gecikme faizi ile tahsil olunur. Vadesinden önce iki yıllık taksitten az olmamak kaydı ile mevcut borcu defaten ödeyen hak sahibinin borcu % 20 indirime tâbi tutulur. Evini yapana yardım yöntemi ile konut veya işyerinin yapımı için yatırım programında yılı ödeneği ayrılan hak sahiplerinden, 29. maddeye göre yürürlüğe konulan yönetmelikte belirtilen mücbir sebeplerin dışında mazereti olmadan iki (2) yıl içinde konut veya işyerlerinin inşaatına başlamayanlar ile mücbir sebep kapsamında mazereti bulunanlardan mücbir sebebin ortadan kalktığı tarihten itibaren kırk beş (45) gün içinde inşaatına başlamayanların veya ayrılan ödeneğinin bir kısmını kullandıktan sonra inşaatına devam etmeyen hak sahiplerinin, konutlarının veya işyerlerinin yapımı yatırım programından çıkarılır ve hak sahipliği kendiliğinden sona erer. 

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunca (BDDK), Kahramanmaraş merkezli toplamda 10 ili etkileyen depremlerden etkilenen vatandaşlar için mevcut ve yeni kredilerde 6 Şubat’tan itibaren 6 ay boyunca vade ve taksit kolaylığı imkânı tanımıştır. Buna göre, söz konusu illerde yerleşik kişilere yeni kullandırılacak veya yeniden yapılandırmaya tabi tutulacak konut, taşıt ve tüketici kredilerinin vadeleri, BDDK tarafından daha önce belirlenen sürelere tabi olmayacak ve ödemesiz dönemlerin uygulanması da dahil olmak üzere bankalarca belirlenebilecektir. Öte yandan bu illerde yerleşik üye işyerlerince kredi kartları ile gerçekleştirilecek mal ve hizmet satımlarında da kredi kartları taksitlendirme süreleri de bir kata kadar artırılacaktır.

TOKİ AFET KONUTLARI BAŞVURUSU

Afet yapılarına başvuru; konut, işyeri ve ahır için ayrı ayrı gerçekleştirilmektedir. Başvurular belirlenen noktalardan ya da e-Devlet üzerinden alınacaktır. Başvuru sonuçlarının valilik ve il AFAD internet sitesinde duyurulmasının ardından hak sahibi kabul edilmeyenler için 15 günlük bir itiraz süresi öngörülmüştür. 

Daha önce yapılan açıklamalarda, evi hasar gören ev sahipleri için 5 bin TL, evsiz kalan kiracılar için ise ayda 2 bin TL kira yardımı yapılacağı ifade edilmiştir. Ayrıca depremde zarar gören şehit, gazi, engelli vatandaşlar yapılacak yeni konutlara kura ile ücretsiz olarak yerleştirilmesi; diğer afetzedeler için ise, deprem konutlarına bir miktar ödeme yapılması öngörülmüştür. Depremzedelerin, deprem konutları için ödeyecekleri ücret henüz belli değildir. Afetzedenin kaç konutu olursa olsun kendisine bir konut hakkı verilecektir.

Toki Konutları için uygulanacak bazı şartlar öngörülmüştür;

  • Başka bir ilde hasarsız konutu olanlar hak sahibi olabilmektedir. Fakat, büyük şehirlerde aynı ilçede hasarsız başka konutu olanlar faydalanamayacak.
  • Konut, işyeri ve ahırlar için teslimden sonra iki yıl ödeme istenmeyecek.
  • İşyerleri için yüzde dört faizle sekiz yılda ödeme planı sunulacak. Ödemeler aylık veya yıllık eşit taksitlerle yapılabilecek.
  • Orta hasarlı binalar için de güçlendirme kredisi verilecek.
  • Konut ve ahırların kredi borcu, sonraki sekiz yılda faizsiz ödenecek.
  • İşyerlerinde yüzde 4 faizle üç yılda geri ödeme imkanı sunulacak. 
  • Yıkılan ya da ağır zarar görmüş konut, işyeri ve ahır sahiplerine hak sunulacak. Depremzedenin kaç konutu olursa olsun kendisine 1 konut verilecek. Başka bir şehirde zarar görmemiş konutu olanlar hak sahibi olabilecek. Büyük şehirlerde aynı ilçede hasarsız başka konutu olanlar yararlanamayacak.
  • Yapıların fiziki fonksiyonları TOKİ vesilesi ile tespit edilecek.
  • Konut, işyeri ve ahırlar için teslimden sonra 2 sene ödeme istenmeyecek. İşyerleri için yüzde dört faizle 8 senede ödeme planı arz edilecek. Ödemeler aylık veya senelik eşit taksitlerle yapılabilecek.

KAYNAKÇA

https://dask.gov.tr/tr/teminat-ve-kapsami

https://d.barobirlik.org.tr/2023/DepremzedelerIcinHukukRehberi/4/

HAZIRLAYANLAR

Av.Zana ŞAHİN-Stj. Av. Öykü ÇABUK

DEPREMDE ZARAR GÖREN BİNADA HASAR TESPİT TALEBİ

RİSKLİ YAPI DELİL TESPİT DAVA DİLEKÇE ÖRNEĞİ

…… NÖBETÇİ SULH HUKUK MAHKEMESİNE

TESPİT TALEBİNDE 

BULUNAN (DAVACI)

VEKİLİ

TESPİT İSTENEN ADRES : …. Pafta … Ada …. Parsel Nolu, … Mahallesi ….. Sokak, No….  …..Apartmanı  Avcılar/İSTANBUL 

KONU                      : Delil tespiti talebimizden ibarettir. 

AÇIKLAMALAR   

TESPİTE DAİR BEYANLARIMIZ

1- Müvekkiller…. Pafta … Ada …. Parsel Nolu, … Mahallesi …..Sokak, No….  …..Apartmanı  Avcılar/İSTANBUL  adresindeki taşınmazı; 2019-2020 tarihleri için farklı sigorta acenteleri aracılığıyla DASK sigorta poliçesi ile sigortalamışlardır. (Ek-1 Poliçe suretleri)

26.09.2019 tarihinde gerçekleşen 5,8 büyüklüğündeki depremden sonra 01.10.2019 tarihinde TAMP tarafından yürütülen hasar tespit çalışmaları sonrasında denetimde, binanın yaşama elverişli olmadığı tespit edilerek nüfustan arındırılmış ve tedbiren ivedilikle tahliye edilmiştir. Akabinde bina mühürlenmiştir. (Ek-2 Avcılar Belediye kayıtları)

Bina üzerinde karot numuneleri de alınarak inceleme tamamlanmış, binadaki kolon donatıları Deprem Yönetmeliğine göre yetersiz olarak analiz sonuçlarına göre hasar aldığı ve RİSKLİ olduğu yıkılması gerektiği tespit edilerek, tapuya da şerh edilmiştir. Bina yaklaşık 1 Aylık süre içerisinde alınmış olan belediye yıkım kararı ile yıkılacaktır. (Ek-3 Riskli yapı tespit raporu)

2- Müvekkillerin; tespit edilen/edilemeyen tüm poliçeler için hasar dosyanın açılmasını/açılan hasar dosyası üzerinden gerekli tespit ve incelemelerin yapılması ve rizikonun gerçekleşmiş olmasına bağlı olarak tüm tazminatların mevcut poliçeler kapsamında ödenmesi için müvekkillerin anlaşma sağlamış oldukları sigorta şirketlerine talep ve ihtar yapılmıştır. 

3- Henüz dava açılmamış olması, üzerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılacak binanın il sınırları içerisinde bulunması nedeniyle mahkemenizden HMK’ nın 401. maddesi uyarınca delil tespiti konusunda görevli ve yetkilidir.

Açıklanan nedenlerle, binanın yıkılmasından sonra ileride açılması muhtemel dava ve davalarda ileri sürülecek vakıaların, taleplerin kanıtlanması için yukarıda anılan poliçeler kapsamında yapılmış olan DASK sigortası gereğince deprem sonrası binada meydana gelen halihazırdaki hasarın tespitini isteme zorunluluğu hasıl olmuştur. 

HUKUKİ NEDENLER : HMK, İmar Kanunu ve sair ilgili yasal mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER    : Keşif, tapu kayıtları, bilirkişi, tanık beyanları ve diğer deliller.

NETİCE VE TALEP   :

Yukarıda açıklamış olduğumuz nedenlerle binada meydana gelen hasar sonrası mevcut durumunun  tespitine  karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederiz.

TESPİTİ İSTEYEN

DAVACI VEKİLİ

AV.ZANA ŞAHİN

EK:

1- Poliçe Suretleri

2- Riskli Yapı Tespit Raporu

3- Avcılar Belediyesi Kayıtları

4- Onanmış Vekaletname Suretleri 

ZORUNLU DEPREM SİGORTASI VE DEPREM SONRASI HASARDAN KAYNAKLI TAZMİNAT TALEBİ

İşbu araştırma yazısı müvekkile ait dairenin deprem sonrası hasar görmesi ve dairenin bulunduğu binanın riskli yapı tespit raporuna göre riskli yapı kabul edilmesi ve mühürlenmesi sonrası zorunlu deprem sigortasına bağlı olarak tazminat talebine istinaden ilgili kanun, yönetmelik ve içtihat araştırmaları neticesinde yazılmış olup son olarak müvekkilin talebine ilişkin değerlendirmemi içermektedir. 

Hazırlayan : Avukat Zana Şahin 

Tarih : 20.01.2020

Müvekkile ait olan daire 26 Eylül 2019 tarihinde İstanbul’da meydana gelen 5,8 büyüklüğündeki deprem sonrası hasar görmüş ve daha sonra belediyeye ihbar yapılmıştır. TAMP tarafından yürütülen hasar tespit çalışmaları sonrasında yapılan denetimde binanın yaşama elverişli olmadığı riskli yapı tespit raporuna göre riskli yapı olarak tespit edilmiş tahliyesine karar verilerek nüfustan arındırılmıştır akabinde bina mühürlenmiştir. Binanın riskli olduğu ve bu sebeple yıkılması gerektiği tespit edilerek tapuya da şerh edilmiş, 1 aylık bir süreç içerisinde bina yıkılacaktır. 

Binanın ve dairenin hasarı sonrası müvekkilin zorunlu deprem sigortasından kaynaklı tazminat talebi bulunmaktadır. 

Depremden hasar görmüş bina ve daireye ilişkin, yapılmış olan zorunlu deprem sigortasından kaynaklı tazminat talebinde bulunmak için öncelikle deprem sonrası DASK’ a hasar ihbarında bulunulması gerekmektedir. İhbar : 

  • 125 numarası aranarak telefon yolu ile,
  • DASK’ ın kendi Web sitesinde bulunan online hasar işlemleri adımından
  • DASK adına, Zorunlu Deprem Sigortası poliçesini düzenleyen sigorta şirketi veya acentesi aracılığı ile,

Olmak üzere DASK’a üç şekilde hasar bildiriminde bulunulabilir.

Deprem sonrasında hasar ihbarınızı yaptıktan sonra olay yerine, sürecin yönetimine uygun olan en kısa sürede, DASK adına görevlendirilen bağımsız hasar tespit görevlileri gönderilir.

İnceleme ve tespit raporlarını hazırlayan görevliler, sigortacılık sektöründe ilgili branşta çalışma ruhsatı bulunan deneyimli hasar eksperlerinden oluşur. Eksperlerin deprem hasar raporlarını sigortacılık standartlarına uygun şekilde oluşturabilmeleri için, kendilerine DASK tarafından ek eğitimler sunulur.

Hasar tespit işlemleri, DASK adına görevlendirilen bağımsız hasar tespit görevlileri tarafından yerine getirilir. Bu tespitlerin sonucunda belirlenen tazminat ödemeleri de doğrudan DASK tarafından yapılır. 

Hasar İhbarında İstenen Belgeler 

DASK’ın Zorunlu Deprem Sigortası’ndan faydalanabilmeniz için binanızın tamamen ya da kısmı olarak zarar görmüş olması fark etmez; küçük ya da büyük maddi zararlar için de tazminat talep edilebilir. 

Depremin ve deprem sonucu meydana gelen yangın, infilak, tsunami ve yer kaymasının doğrudan neden olduğu maddi zararları, poliçenizde belirtilmiş limitler dahilinde tazmini için gereken bilgi ve belgeler şöyledir: 

  • Hasar Bildirimi (TC kimlik veya poliçe numarası ile)
  • Güncel Tapu Bilgisi
  • Hasar Yeri Açık Adresi (Eksper gönderimi ve değerlendirmesinin kolaylığı için)
  • Sigortalı Telefonu (Sabit ve/veya cep)

Ayrıca, sigortalı bina üzerinde Zorunlu Deprem Sigortası poliçesinin yanı sıra deprem teminatı içeren başka bir sigorta poliçesi de bulunuyorsa, bu konuda DASK’a bilgi verilmelidir. 

Zorunlu Deprem Sigortası Teminat Kapsamı 

DASK, Zorunlu Deprem Sigortası ile depremin ve deprem sonucu meydana gelen yangın, infilak, tsunami ve yer kaymasının doğrudan neden olacağı maddi zararları, poliçenizde belirtilmiş limitler dahilinde nakit olarak karşılar. 

Binanız tamamen ya da kısmi olarak zarar görmüş olsa da teminat altındadır. 

Aşağıda belirtilen bina bölümleri, bir arada ya da ayrı ayrı teminat kapsamındadır: 

  • Temeller
  • Ana duvarlar
  • Bağımsız bölümleri ayıran ortak duvarlar
  • Bahçe duvarları
  • İstinat duvarları
  • Tavan ve tabanlar
  • Merdivenler
  • Asansörler
  • Sahanlıklar
  • Koridorlar
  • Çatılar
  • Bacalar
  • Yapının yukarıdakilerle benzer nitelikteki tamamlayıcı bölümleri

Teminat Kapsamı Dışındaki Durumlar 

Zorunlu Deprem Sigortası, binanızdaki deprem ve depremden kaynaklanan maddi hasarları karşılar.

Aşağıdaki durumlarda oluşan zararlarınız teminat kapsamı dışındadır: 

  • Enkaz kaldırma masrafları
  • Kar kaybı
  • İş durması
  • Kira mahrumiyeti
  • Alternatif ikametgah ve işyeri masrafları
  • Mali sorumluluklar ve benzeri başkaca ileri sürülebilecek diğer bütün dolaylı zararlar
  • Her türlü taşınır mal, eşya ve benzerleri
  • Tüm bedeni zararlar ve vefat
  • Manevi tazminat talepleri
  • Deprem ve deprem sonucu oluşan yangın, infilak, tsunami veya yer kaymasının dışında kalan hasarlar
  • Depremden bağımsız olarak, binanın kendi kusurlu yapısı nedeniyle zamanla oluşmuş zararlar

Bu özelliklerdeki hasarlar için, Zorunlu Deprem Sigortası’na ek olarak yaptıracağınız farklı konut sigortalarını tercih edebilirsiniz. 

Azami Teminat Limiti 

DASK, Zorunlu Deprem Sigortası ile olası bir deprem felaketinden sonra DASK her yıl inşaat maliyetlerindeki artışa göre belirlediği azami bir tutarda teminat sağlar. DASK tarafından verilen azami teminat tutarı, 01 Ocak 2020 tarihinden itibaren bütün yapı tiplerinde 240 Bin TL’dir. 

Azami teminat tutarı tespit edilirken, yıkılan meskenin yeniden inşa edilmesinin maliyeti (arsa değeri hariç) dikkate alınır. Sigortalının teminat tutarı (sigorta bedeli) -azami teminat tutarını geçmemesi koşuluyla- meskenlerinin büyüklüğüne ve yapı tarzına göre belirlenir. 

Eğer meskenin değeri DASK tarafından verilen azami teminat tutarını aşıyorsa, sigortalı isteğe bağlı olarak, aşan kısım için sigorta şirketlerinden ek teminat alabilir. Bunun için özel sigorta şirketlerinden konut sigortanızın olması gereklidir. 

Kapsamdaki Binalar 

Zorunlu Deprem Sigortası genel anlamıyla, belediye sınırları içinde kalan meskenlere yönelik olarak geliştirilmiş bir sigorta sistemidir. 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu gereğince, aşağıda tanımlanmış binalar güvence altına alınır: 

  • Tapuya kayıtlı ve özel mülkiyete tabi taşınmazlar üzerinde mesken olarak inşa edilmiş binalar,
  • 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamındaki bağımsız bölümler,
  • Bu binaların içinde yer alan ve ticarethane, büro ve benzeri amaçlarla kullanılan bağımsız bölümler,
  • Doğal afetler nedeniyle devlet tarafından yaptırılan veya verilen kredi ile yapılan meskenler.

Zorunlu Deprem Sigortası ayrıca yukarıdaki koşullara uyan; 

  • Kat irtifakı tesis edilmiş binalar,
  • Tapuda henüz cins tashihi yapılmamış ve tapu kütüğünde vasfı “arsa vs.” olarak görünen binalar,
  • Tapu tahsisi henüz yapılmamış kooperatif evleri,için de geçerlidir.

Henüz bağımsız tapusu olmayan ve 2000 yılından önce inşa edilmiş meskenlerin sigortalarının, sigorta ettirenin beyanına dayanılarak ve arsa tapusuna ait bilgilerle yapılabildiğini hatırlatmak isteriz. 

Kapsam Dışında Kalan Binalar 

Zorunlu Deprem Sigortası kapsamı dışında kalan bina türleri aşağıdaki gibidir: 

  • 9/11/1983 tarihli ve 2946 sayılı Kamu Konutları Kanununa tâbi olan veya kamu hizmet binası olarak kullanılan binalar ve bağımsız bölümler,
  • Köy nüfusuna kayıtlı ve köyde sürekli oturanlarca köy yerleşik alanları ve civarında ve mezralarda yapılan binalar,
  • Tamamı ticari veya sınai amaçla kullanılan binalar,
  • Projesi bulunmayan ve mühendislik hizmeti görmemiş binalar,
  • Taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde tadil edildiği veya zayıflatıldığı tespit edilen binalar,
  • Taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde ilgili mevzuata ve projeye aykırı olarak inşa edilen binalar,
  • Yetkili kamu kurumları tarafından yıkılmasına karar verilen binalar ile mesken olarak kullanıma uygun olmayan, bakımsız, harap veya metruk binalar.”

ZDS kapsamı dışındaki binalara, İhtiyari Deprem Sigortası yaptırabilirsiniz. 

Köy yerleşimleri -genel olarak gelir düzeyinin düşük olması, binalarda belediye denetiminin bulunmaması ve sigortanın sunumunun zor olması gibi nedenlerle- sigorta kapsamı dışında yer alır. 

Ancak, köylerde bulunan yapılar için istendiği takdirde İhtiyari Deprem Sigortası yaptırılması mümkündür. 

Benzer şekilde, ticari ve sinai amaçlar için kullanılan binalar için de İhtiyari Deprem Sigortası yaptırılabilir. 

Sonuç olarak Zorunlu Deprem Sigortasından kaynaklı tazminata hak kazanabilmek için binanızın depremden dolayı hasar görmesi, hasar sonrası DASK’ a hasar bildirim ihbarında bulunulması gerekmekte. Bunun üzerine hasarın DASK’ın görevlendirdiği uzman eksperler tarafından tespit edilmesi üzerine hasara göre binanın yeniden inşası için gerekli olan bedel üzerinden tazminata hükmedilir, bina bedeli üzerinden değil. Bizim olayımızda binanın TAMP tarafından yapılan inceleme sonucu riskli yapı olarak kabul edilmiş olması sebebiyle tahliye edilmesi ve mühürlenmesinin asıl sebebinin yapılan bağımsız bilirkişi (Sulh Hukuk Mahkemesi’ nden, bağımsız olarak hukuki bir çıkar çatışması olabilmesi ihtimaline binaen delil tespitin de bulunduk.) ve DASK uzman eksper incelemeleri neticesinde deprem kaynaklı olmadığı anlaşılmıştır. Binanın korozyon ve yaşına bağlı olarak DEPREM ETKİSİ ALTINDA RİSKLİ BİNA TESPİT YÖNETMELİĞİ gereğince yapılan inceleme ile riskli yapı kabul edilerek tahliye edilmiş olduğu tespit edilmiştir.. Depremden kaynaklı bir zarar veya hasar meydana gelmemesi sebebiyle Zorunlu Deprem Sigortasından kaynaklı bir tazminata hak kazanılamamaktadır. 

AV.ZANA ŞAHİN

KAÇ SAAT KALDI?

Birkaç haftadır kaleme alınmayı bekleyen bir yazı bu aslında ama kendimi ne kadar zorlasam da bir türlü yazamadım bir şeyler. Bilgisayarın başına oturdum olmadı, elime defteri kalemi aldım olmadı, bir zaman belirledim olmadı, belirsiz bir zaman ve yerde denedim yine sonuçsuz kaldı tüm çabam.

Bazen olmaz ne yaparsanız yapın olmaz. Tabi bu demek değil ki bırakmak lazım. Babamın deyimiyle mücadele etmeye devam tabi. Şuan bu yazıyı okuyorsanız zaten bu mücadele devam etmiş ve sonuç alınmış demek..

Benim bugün yazma sebebime gelecek olursam: Zaman. İnsanoğlunun yüzyıllardır üzerine yazdığı, konuştuğu ve konuşmaya devam ettiği asıl gerçek: Zaman. Hepimizin paydasını eşitleyen kavram.



Zaman bilincine özellikle son 4 yıldır kavuştum diyebilirim. Tabi her aydınlanma beraberinde celladını da doğuruyor. Bu yazı ile beraber paylaştığım bu fotoğraf evde çalışma odamın duvarından. Tam olarak corona dönemi yani 2020 yılında yazdığım bir hedef çizelgesi. Üstte yer alan yıllık hedefler ise her yıl yenileniyor. Yazmaya başlayalı üç yıl olsa da son iki yıldır hedefleri tuturmaya özen gösterdiğimi söyleyebilirim. Zaman bilinci de aynı şekilde; önemi ve yönetilmesi gerektiği farkındalığım dört yıldır var. Malum bir karar alınca önce o şeyi yapanların hikayelerini dinlemek ile başlarız çoğumuz. O şeyi uygulamaya geçirmektense nasıl uygulamaya geçireceğimiz konusunda araştırma yapar, okur ve izleriz önce:) Diyet gibi, spor gibi, hayata yön vermek, hedefler belirlemek gibi örnekler çoğaltılabilir. Diyet çeşitleri, spor nasıl yapılmalı, hayatımı nasıl düzene sokabilirim ve hedefler nasıl belirlenir gibi başlıklar. Hepimizin arama motorunun geçmişinde mutlaka bir tanesi yer alır. Veya karadüzen kitabın ortasından başlanır. Tabi ki bende önce zaman nasıl yönetilir konusunda Youtube’dan videolar izledim, kitaplar okudum, bloglar okudum. Bir baktım ben sadece izliyorum, okuyorum veya dinliyorum… Bir şeyi yapacağıma ayıracağım vakti ve enerjiyi onun nasıl yapılması gerektiğine dair araştırmalar yaparak tüketmişim. Sonra büyük çoğunluğun hevesi ve enerjisi kalmıyor ve o şeyi yapmayı istemeyi bırakıyoruz. Büyük bir çoğunluk burdan elendikten sonra geriye kalanlar araştırmalarını uygulamaya geçirmeye çalışıyor. Bu seferde uygulamada sıkıntı yaşayanlar ve uygulamaya çalışırken netice alamadığı için bırakanlar derken bu aşamada bitiyor. Bundan sonraki aşamaya zaten çok az kişi kalıyor. En son ise mücadele verip uygulayanlar çıkıyor ortaya. İşte bunlar sonucu asıl hak edenler ve başarılı olanlar. Burda da bir ayrım yapıyorum ben; Kendini o şeyi yapmaya çok kaptıranlar ve o şeyi kendi yaşam şekli içinde dönüştürüp kalıcı hale getirenler. İşte asıl hayatın ve zaman yönetiminin tadını çıkaranlar ikinci seçenektekiler. İlk grup gerçekleştirmeye o kadar odaklanmıştır ki ne kendi tarzı oluşur ne de meydana gelen başarılı sonuçtan keyif alacak duyguları kalmıştır. Bu grup hayatın tadını kaçırmış veya kaçırmaktadır. Bana gelecek olursak kör topal son 2 yıldır bir yapıp bir bırakma, son bir yıldırdır gün planlamasının yarısını yapma, son altı aydır yüzde altmışını ve son üç aydır ise yüzde yetmişbeşini planlıyorum zamanımın. Hedef çizelgesi yıllık hedefleri gösteriyor olsada 5 yıllık, 3 yılllık ve 1 yıllık hedefler kendini aylık ve günlük planlama olarak ortaya çıkarmak zorunda. Çünkü işi birim parçalara bölerek yapma yani uzun vadeli hedefleri yıllık, aylık, haftalık ve günlük saatlere bölerek yapmak büyük sonuca götürüyor bizi. Bahsettigim yüzde yetmişbeş yapabilme yüzdem ise günlük planlarımı uygulayabilme oranım. Günlük birim kendini haftalık ve aylığa; aylık ise kendini yıllık toplam sonuca ulaştırıyor.


Ben hiçbir zaman program insanı olamadım; ders programları, diyetler, her gün spor…Aslında bir düzenim var kendi içimde. Bilinçli beslenirim ama çok kaçamak yaparım, her gün kitap okumaya özen gösteririm ama illa 1 saat değil, her gün yürümeye özen gösteririm ama koşu değil, bisiklet sürmeyi çok severim ama sadece yapmam gerektiği için değil hem yolun tadını çıkarmak için hem sağlık için sürerim bisikleti. Çocukluğumdan beri delicesine bağımlı olmadım bir şeyi yapmaya veya yapmamaya. Bazıları bilinçten bazıları ise doğam gereği uyduğum şeylerdi.

Zamanın bilincine vardım varalı mesleğe haftanın en az 5 gününü hafta içi en az net 4 saat hafta sonu ise 2 saati ayırmaya çalışıyorum. Bu saat size az gelmiş olabilir ama çalışırken süre tutarsanız çalıştığımız net saatin ortalama 4-6 arası olduğunu fark edeceksiniz; sayaç sadece çalışırken açılır ve kapanırsa. Çünkü işim bu ve işi ihmal ederek diğer hedefleri yapmaya çalışmak asıl gelir kaynağım olan şeyi yok saymak olur. Buna savrulmak denir. Hayat tamamen ne keyfi hedeflerden oluşur ne de tamamen para getiriyor diye mesleği icra etmekten ibaret. Asıl keyif veren mesleğinde de üretmek, çalışmak ama hayatın diğer keyiflerini kaçırmadan ve en önemlisi en büyük yatırımı kendinize, yeteneklerinize yaparak yapmak bunu.

Mesleğiniz sadece kimliğiniz olursa unvanınız gittiğinde kocaman bir boşluk oluşur veya tamamen keyfiyetin olduğu yerde ise mesleğin icrası ne kadar iyi olabilir ki. Bu yılı keyifli yapan şeylerden biri bir yandan ofis, işler ve duruşmalar bir yandan gittiğim ingilizce eğitimi, haftada iki kere düzenli spor, günlük en az 10.000 adım  ve sağlıklı beslenmeyi daha çok hayatıma uygulamam(bu da yeni bir kazanç)  oldu. Üretip, hem sancısını hem de keyfini sürdüğümüz bir yıl oldu velhasılı kelam.

Son üç yıldır: Tenis( belli bir süre uğraştım, bıraktım), bağlama( gittim bıraktım), kürek(belli bir süre devam edildi), ingilizce, kitaplar(hep oldu, özellikle şiir), film(hep oldu), felsefe, müzik ve diğer tüm şeyleri yaparak geçiriyorum zamanı. Bu arada bu kurslara öyle çok büyük paralar dökmedim. Meslekte hala fazla kıdemli sayılmam ve zaten stajyerleğimi katarak söylediğim bir süreç bu. Bir kesim bunların parayla olacağını söyleyerek bir şey yapmadan kendini kandırıp duruyor. Sonra para oluyor ama sadece çalışıldığı için yirmili yaşlar bitiyor ve dar bir vizyon ile baş başa kalınıyor.

Hepimizin sebepleri var; para, zaman veya bulunduğumuz yerdeki imkanlar. Ama dünyanın neresinde olursak olalım hepimiz günün sonunda bugün ben ne yaptım demekle başlıyor her şey. Sonra ise: Kaç saat kaldı? Kaç saat kaldı sorusunu sormaya başladıysanız gün sonuna kadar neler yapabilirim ile devam ediyor. Unutmayın: “Yangın çıkarmak için tek bir kıvılcım yeter”

AVUKATLIKTA TEVKİL NE DEĞİLDİR VE NASIL YAPILMAZ

Bugün bir tevkil duruşmasına girdim. Kendi kendime son zamanlarda epey şikayetini işittiğim ve karşılaştığım tevkil konusundan biz avukatların ne anladığı üzerine yazmanın zamanı gelmiş dedim.

Öncelikle belirtmek isterim ki; ben bir arkadaşın ricası üzerine ücreti mukabilinde girdim bugün ki duruşmaya, dosya iş dosyasıydı ve ön inceleme duruşmasıydı. Dosyanın asıl sahibi meslektaş ile ilk görüştüğümde kendisinden dava dilekçesini, cevap dilekçesini, tensip zaptını talep ettim. Ben gireceğim her tevkil dosyasında veya yetki ile yapacağım işlemlerde işin mahiyetini öğrenmeyi isterim. Çünkü ezbere ve yönlendirme ile sadece iş yapmak takip elemanı olmaktan çok da farklı değil. Hatta küçük şehirlerde takip elemanlarının yani katiplerin yaptığı işler bir stajyer avukattan çok daha fazla. Tecrübeli katipler icra konusunda pratikte stajyer avukatlardan bile daha iyi olduğu için tercih sebebi. Geçen nisan ayında 1 ay Adıyaman’ da kaldım ve görüştüğüm meslektaşlarda bunu kendileri dile getirdi. Şu  parantezi açmadan edemeyeceğim stajyer avukat meslektaşlarım unutmayın ki sadece uzun süredir bir işi yapıyor diye bir katip hukuk bilgisi olarak sizden üstün veya daha iyi değildir. Alaylı bir çalışan olup sizin almış olduğunuz hukuk eğitimi dahi sizi onlardan ayıran en önemli fark. O yüzden kendinizi iş yapan değil hukuk bilen, bu bilgi ile hukuki problemleri çözen biri olarak düşündüğünüzde ve uygulamada kullandığınızda katipler, takip elemanları, icra memurlar ve hatta dahi icra müdürlerinden daha iyi bilen olursunuz. Kalkıp bir müdüre veya memura iş sormazsınız ve onlar da size işinizi öğretmeye kalkışmaz. Avukat olarak kendi işimizi onlardan daha iyi bilmek ve icra etmek zorundayız. Bizi onlardan ayıran fark da bu. Zaten onlar da bunu fark edince ister istemez size saygı duyup istemeseler de işin gereğini yerine getiriyor.

Konuya dönecek olursam; meslektaş  tarafından gönderilen dilekçeleri okudum, tensibi okudum, aklıma gelen soruları ve ara kararları not ettim. İşin devamında dosya sahibi avukatı aradım; Delil dilekçesini bana göndermemişti sunup sunmadığını sordum, tensipte hükmedilen ara kararların yerine getirilip getirilmediğini ve müzekkerelere cevap gelip gelmediğini teyit ettim, tanık varsa talimat yazılmış mı diye sordum… Meslektaş ile duruşma öncesi yaptığımız görüşmede bir tek tanık talimatlarının yazılmadığını öğrendim ve hemen not aldım beyan olarak geçmek için ayrıca meslektaşın dosya esası için önemli başka bir talebi vardı bu talebi beyan etmemi istedi onu da not aldım. Duruşmaya katıldık bazı konularda eksiklikler konuşuldu ve taraflara diyecekleri soruldu; meslektaşın taleplerini ve beyanını ilettim ve zapta geçildi. Karşı taraf vekili meslektaşımda yetki ile katılmıştı dosyaya ve bazı konularda bilgi eksikliği olduğu hemen bir soruda ortaya çıktı. İşte bugün üzerinde duracağım diğer  konu tam olarak bu.Bir diğer konu ise benim belge talebimi bazen meslektaşlar çok garip karşılıyor nedeninini tam olarak bilmesem de veri paylaşmayı reddederek bana sadece söyleyeceğim beyanı iletiyorlar. Dilekçelerini göreceğim için mi, müvekkillerini  çalacağım korkusu mu, yoksa gizlilik esası mı bilmiyorum ama kabul edilmiyor. Bu konuya da açıklık getireceğim yazımda. 

Tevkil takip edilen dava dosyasında, başka kurum veya kuruluşlarda yapacağınız işlemler için yetki belgesi düzenlenerek işin sahibi avukatı tarafından mesleki dayanışma kapsamında işi yapacak meslektaşa işi yapma veya genel kullanımı ile duruşmaya katılma yetkisi verdiği sisteme denir. 

Avukatlık Kanunu 56. Md: “(Ek fıkra: 2/5/2001 – 4667/36 md.) Avukatlar veya avukatlık ortaklığı başkasını tevkil etme yetkisini haiz oldukları bütün vekâletnamelerini kapsayacak şekilde bir başka avukata veya avukatlık ortaklığına vekâletname yerine geçen yetki belgesi verebilir. Bu yetki belgesi vekâletname hükmündedir.” denmektedir. Bu maddede tam olarak belirtildiği üzere yetki belgesi vekaletname hükmündedir. Bu ne demek oluyor peki: Tam olarak bizim için yetki sunulmuş dosyalar için bizim de vekil tayin edildiğimiz anlamına geliyor. Sizin adınıza bir yetki belgesi düzenlendi ve dosyaya sunuldu ise işin sahibi avukat gibi vekil tayin edilmiş oluyorsunuz.Hatta birinden vekalet almadan da daha önce vekil tayin edilmiş avukat tarafından verilecek yetki belgesi ile dava açıp tüm dosyayı yürütebilirsiniz. Benim böyle dosyam oldu ve zaten işin sonunda vekalet ücretine yetkili kılınan avukat hak olarak siz hak kazanıyorsunuz. Bunun neticesinde doğal olarak vekil olmanın tüm cezai ve hukuki sonuçlarına katlanma mecburiyetiniz doğuyor. Demem o ki sadece bir duruşmaya hazır beyan ile girip çıkamızın bilmediğiniz çok ağır sorumlulukları var. Şimdi tam burda ödenen tevkil ücretinin çok az olduğundan dem vuracakların sesini duyar gibiyim. İşlemin ücreti az olabilir ama işi kabul edip etmeme isteği tamamen size bağlı. Diyeceksiniz ki biz nasıl para kazanacağız o zaman. Ben de pandemi döneminde mesleğe başlamış bir avukat olarak tevkil ile işlem yaptım yapıyorum da. Benim burda söylemek istediğim sorumluluk çok büyük ucuza almayın değil, tevkil ücretimizi de biz serbestçe tayin edebiliyoruz bu da unutulmamalı. Demek istediğim eğer işi veya işlemi yetki ile yapacaksanız sorumluluğun ve sonuçlarının farkında olarak icra etmek lazım. 

Tevkil ile yapacağınız iş için belgelerini isteyin ve hiçbir şey bilmediğiniz ama asıl vekil gibi sorumlu olduğunuz işlem hakkında bilgi sahibi olunuz. Sizi garip karşılayan iş sahibi avukat meslektaşlar olacaktır ama onlarda bu sorumluluğun farkında olmadıkları için sizden ezbere beyanı dile getirmenizi isteyecek. Yukarıda bahsettiğim üzere veri paylaşmayı istemedikleri için gerekli evrakları vermemeleri ise amiyane tabirle gereksiz, içi boş bir kaygı. Avukatlık Kanunu’ nda avukata yüklenmiş sır saklama yükümlülüğü yetki belgesi sebebiyle sizleri de kapsamaktadır. Yapılacak iş ve işleme ilişkin tüm bilgi ve belgeleri açığa vurma yasağınız bulunmakta. Bu sebeple size bu gerekçe öne sürüldüğünde maddeye atıf yapıp sorumluluğunuzun farkında olduğunuzu belirterek işi alabilirsiniz. Yine de paylaşılmaz ise bu iş sahibi ofisin güvensizliğinden kaynaklanıyor demek o noktada yapılacak başka bir şey kalmıyor. Meslek kanununa ve meslektaşa güvenin olmadığı bir ofis ile çalışmak sizin insiyatifinizde. 

Vekil gibi sorumluluğunuz söz konusu olduğu için işi kabul etmemek en doğal hakkınız. Duruşmada dile getirdiğiniz tek beyan her şeyi değiştirebilir. Ben iş sahibi avukat olduğumda bunun mesleki zarar ve sonuçlarını düşündüğümde göze alınan şey çok ciddi. İşi yapmak için yetkilendirilen avukat olduğumda ise ücretini kendi belirlediğim işleri almayı tercih ediyorum genel olarak. Piyasada kabul gören ücretlerde de çok iş yaptım ve yapıyorum. O zaman ise işimi avukatlık mesleğinin sorumluluklarını düşünerek ve kaliteli iş çıkarmak adına yine de böyle çalışıyorum. Eğer siz kaliteli iş yaparsanız müvekkilleri geçin avukat meslektaşlar sizinle başka işlerde yine çalışmak istiyor. Yine sadece kısa işlemler ile sınırlı kalmıyor bir bakıyorsunuz ki size dosya yönlendirmesi yapılıyor. Ben mesleğin ilk yılında böyle iş almıştım ve hala böyle iş alıyorum çoğu kere. Her şeyi geçtim bir meslektaşın referansı ile işlem yapıyorsanız size referans olmuş meslektaşın itibarına bile etki ediyorsunuz farkında olmadan. Bana meslektaş yönlendirmesi ile iş gelince daha bir geriliyorum ve gereğini iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyorum. Çünkü yaptıklarınız yönlendirme yapan meslektaşında ilişkisini etkiliyor veya iyi yaptığınızda güven temin ediyor. Hepimiz yaşamışızdır bu durumu. İyi iş yapmanız size başka işleride getirir asıl mesleki başarı budur.

Benim de iş sahibi avukat olarak iş yaptığım meslektaşlar oluyor ve hiç unutmam bir keresinde görüştüğümüz meslektaş:”Ben bunların hepsini inceleyecek miyim?,Meslektaşım yanlış anlamayın da davayı tamamen ben alsam daha iyi yani, Ne anlamı kaldı ki tevkilin?” mahiyetinde mesajlar yazdı. Meslektaşın takıldığı husus sayfa sayısıydı, toplu tarama yapıldığı için eklerde dilekçe ile gönderildi. Meslektaştan okunması istenen 3 sayfa dava dilekçesi, 3 tane cevap dilekçesi ve 4 tane duruşma tutanağıydı. Meslektaş fazla zamanını alacağını söyleyerek daha fazla ücret talebinde bulunsaydı vermeye hazırdık. Ama bu cümleleri yazdı ve girmek istemedi duruşmaya. Biz de tabi bu söylem üzerine zaten çalışmak istemedik ve başka bir meslektaş ile çalıştık. Yukarıda bahsettiğim üzere asıl konu sorumluluk değil asıl konu mesleği iyi icra etmek. Belki mesleğin başında hiç gelmeyecek konularla karşılaşacak hem hukuki olarak araştırma yapacak hem pratik olarak sürecin nasıl yürüdüğünü  öğreneceksiniz. Tevkil hususu aslında çok güzel bir öğrenme yöntemidir eğer fırsat değerlendirilirse. Ben hiç almadığım dava dosyaları görüyorum, çok farklı tarz ve usulde meslektaşların dilekçelerini okuyorum, dava türlerini inceliyorum, uygulamada icra, satış, duruşma, cezaevi görüşmelerini, tapu işlemlerini, emniyet aşamalarını yaşıyordum ve yaşıyorum. Bir tevkil işi geldiğinde açıp hukuki olarak araştırıyorum konuyu. Bu sayfadaki birçok yazı, makale ve hikaye tevkil işlerinden çıktı 🙂 Bana en çok gelen soru nasıl yazıyorsunuz ve konu bulmakta zorlanıyorum. Birçoğumuz önümüze gelmeyen iş hakkında açıp araştırma yapmıyoruz. Kendimizi bilirsek öylece oturup masaya ben yazı yazacağım bugün diyende pek az. Tevkil size yazı konusu yaratan ve pratik deneyimi geliştiren yollardan biri. Özellikle mesleğin ilk yılında ve belki staj sürecinde aktif çalışmadıysanız tevkiller mesleği öğrenmenin en güzel  yöntemlerinden biridir. Bir işin sizin olmaması onu iyi icra etmeyeceğiniz, üzerine düşünüp, okuyup araştırmayacağınız anlamına gelmiyor. Edindiğim kanı ise meslekten şikayet eden, para kazanmadığını söyleyen veya umutsuz olan meslektaşların tevkile bakış açıları genel olarak anlık işi yapıp kurtulma şeklinde oluyor. Avukatlık Kanunu gereği vekil gibi sorumlu olduğunuz bir işte neden ben bu kadar uğraşıyorum düşüncesi sadece işten kaçmaya yönlendirir sizi. Avukat olarak günlük hayatta veya meslekte diğer vatandaşlardan farklı olarak hukuki bilgiyi bilme ve yaptığımız işlerin hukuki boyutlarını öngörerek hareket etmeyi şiar edinmek lazım. Meslek kalitesinin nasıl düşürüldüğünü tam olarak açıklayamasak da nasıl yükseltileceğini söyleyebilirim: İşini iyi yaparak, bilgiyi bilerek. 

Bitirirken başlığa ithafen tevkil nasıl yapılmaz biliyor musunuz: Hiçbir sorumluluk hissetmeden duruşmaya gidip size başkası tarafından söylenen iki satır cümleyi söyleyerek yapılmayacağını söyleyebilirim. Bu arada kısa bir icra dairesi işlemi veya taleplerin kaleme hatırlatılması gibi hususlar için sözüm meclisten dışarı. 05.10.2022

SATIŞ VE SATIŞ YÖNETİMİ

Evet evet yanlış okumadınız; Satış ve Satış Yönetimi. Ne ilgisi var bunun avukatlıkla diyenler olmuştur, biz ticaret mi yapıyoruz ki satış yapalım diyenler ve Avukatlık mesleği kutsaldır, avukat satış mı yapar canım diyenler olacaktır… Evet, daha öncede sayısız kez yazdığım üzere gelen iş görüşmesinde yapılacak şey işin ücreti konuşmak olacaktır. Çünkü zaten biliyoruz ki işin nasıl yapılacağından bahsederek işi hak ettiği değere alamayız. Kaldı ki zaten işin nasıl yapılacağı hakkında bilgilendirme ve detaylar zaten ücretsiz danışmanlık vermek olur. Görüşmeye gelen müvekkile ücretsiz danışmanlık vermeden ve dosyada yapılacaklardan çok fazla bahsetmeden iş görüşmesi yapılması doğru olandır. Çünkü işin sonunda siz bedavaya bilgi vermiş , görüşmeyi süre ile sınırlamadığınız için birkaç saati çalınmış ve işin başka bir meslektaşa verildiği ara devre avukat olursunuz. Sonrada arkadaşlar arasında konuşulacak pişmanlıkla dolu bir iş görüşmesi olur. Kendi kendinize bir daha asla ücretsiz danışmanlık vermeyeceğiniz sözünü verir durursunuz. 

Evet bu süreç istisnasız herkesin başından geçmiştir. Herkesin vardır bir anısı veya olacaktır. Bazen olması da gerekir. Önemli olan Aşil sendromuna girmeden başarısızda olsa iş görüşmesi yapabilmek ve ücret konuşabilmektir. 

Dün itibariyle Satış Ve Satış Yönetimi eğitimim bitti. Yukarıda paylaşmış olduğum tablo sanırım güzel bir özet olur söylediklerim ve söyleyeceklerim için.

Kaç iş görüşmesi yaptım saymadım ama mesleğin ilk 6 ayında en başta 10 tane görüşme hedefi koymuş ve iş alana kadar her türlü görüşmeyi yapma amacım vardı. Burada idealleriniz parasal da olsa, mesleki de olsa istek ve hayalleri realize etmek için en temel yöntem hedef koymaktır. Sanırım 8. Görüşmede ilk işimi aldım.Her görüşmeden sonra üzerine düşünüp eksik ve yanlışlar varsa üzerinden geçip bir dahakine aynısını tekrar etmemekti önemli olan. Sonuç başarılı veya başarısız olsun unutmamak gerekir ki; Hiç başarısız olmayanlar hiç denememişlerdir. O kadar haklı ki. Diyeceksiniz ki iş görüşmesinde sıkıntı yok para konuşamıyorum o zaman bunu görüşmeden önce hazırlık yaparak test edeceksiniz. Hatta arkadaşınız veya kardeşiniz ile alıştırma yapabilirsiniz. Şunu hatırlatırsanız kendinize: Ben bir avukatım zamanımın ve bilgimin para değeri var ve ben bunu birine sunduğumda para ödemesi gerekiyor. İşte o zaman kendinize yani bilgi ve zamanınıza değer biçip karşı tarafın bir ödeme yapması gerektiğini düşünmeye başlıyorsunuz ve daha rahat para konuşabiliyorsunuz. Unutmayın ki siz size para ödenmesi gerektiğini düşünüyorsanız size verilecek parayı bile hak etmediğinizi düşünerek tereddüt edersiniz. Önce sizin mesleğimizin somut bir ürün vererek para kazandırmadığını bilgilerimizin yani soyut bir ürün olduğunu kavramak gerekiyor. Sonra zaten rahat konuşuyorsunuz.

Süreci şöyle özetleyebiliriz;

1-İşin gelmesi(referanslı veya internetten farketmez)

2-İlk ön görüşme ( ya telefondan görüşmeye devam edersiniz ya da ofise çağırabilirsiniz, mutlaka konu hakkında ön bilgi alın, danışmanlık için değil dava sürecini bilmek adına)

3- Ön görüşme için bir görüşme saati vermek( Müvekkil adayı ile online için görüşme saati verin telefon,zoom veya whatsapp)(bu sizin disiplinli ve zamana özenli çalıştığınızı gösterir ve mutlaka saatinde dönüş yapmak çok önemli, dakiklik ilk tanışmada etki bırakır)

4- Görüşme saati(telefonda veya ofiste olması fark etmez) (siz ilk görüşmede ne yapacağınızdan çok hukuki süreçten yani davanın aşamalarından bahsedeceksiniz ve zaten bilgi tatmini sağlanmış oluyor, sorulacak sorulara ise müvekkilin vereceği bilgilerin önemini vurgulayarak yine içeriğe çok girmeden devam ettirirsiniz)

5- En son onlar sormazsa bile beklemeden bu sürecin bir ücreti olduğunu belirterek onlar için belirlediğiniz meblağı söylemek(indirim yaptıysanız mutlaka referans için olduğunu ve normal değeri belirterek söyleyin, sorarlarsa kendinize göre taksit imkanı sunarsınız ama almadan vermeyin yani onlar size bir peşinat vermeden(ki düşük olmasın) taksit sunmayın)

6- Düşünmek için süre isteyenleri ise sonraki gün son durum için arayıp durumu netleştirebilirsiniz

Siz net olursanız karşı tarafta net olur. İş konuştukça kimin işini alıp almayacağınızı daha rahat görebileceksiniz ve istemediğiniz insanlarla bazen ücret de ödeseler çalışmak istemeyeceksiniz. Bu hususta ara ara eğitimler almak sizi geliştirir ve  unutulanları da hatırlatır. 

Öğrenme ve üretme merakı hayatınızdan eksik olmasın. Umutla…

Meslekte etik ve ahlaki değerler

Yakın zamanda mesleğe yeni başlamış bir meslektaşım ile yaptığımız bir sohbette bu konu üzerine yaptığımız konuşmadan sonra bunun üzerine birkaç şey yazmak istedim. Mesleğe yeni başlamış veya meslektaş adayı stajyer arkadaşların kafalarında belirsiz olan ve nereye koyacaklarını bilemedikleri bir husus bu. Cumartesi günü bir stajyer görüşmesi yaptım ve mülakat sorularımızdan iki tanesi bu konuya ilişkindir: “1-Bir iş geldiğinde ve fakat mesleki etik ve ahlaki açıdan sorunlu olduğunda nasıl bir yaklaşım sergilersiniz? 2-Mesleki etik hakkında bilginiz var mı. Bu hususta düşünceleriniz nelerdir? 

Bu iki soruya çok farklı cevaplar aldım. Gerekirse rüşvet veririm diyen de oldu:) Ama genelde mesleğe geçmeyen meslektaşların birçoğu soruların cevaplarını net veremiyor. Hatta 2. soruya hiç cevap alamıyoruz diyebilirim. Bunun sebebi okullarda bu yönde pratiği içerir bir eğitim verilmiyor olması. Stajyerliğin ortasındaki, daha önce çalışan arkadaşlar ve genç meslektaşlar ise çalıştıkları bürolarda ne gördülerse onu söylüyorlar. İşin kötü tarafı genelde çalıştıkları yerler bu konuda kötü örnek teşkil etmiş. Üzücü olan mesleğe olan inanç ve umudun kaybına sebep olmuş. Bunlar ne diyecek olursanız: Parası alınmış ama yapılmamış işler, masraf adı altında farklı niyetlerle alınmış paralar, icralarda iş yaptırmak için memurundan,dosyacısına rüşvet verenler, hakim/savcı tanıdık var diyenler, insanlara türlü vaatlerde bulunarak alınmış dosyalar, komisyonculuk ile iş alanlar…. Bunun üzerine birkaç kelam etmek istedim.

İnancınız bir yana ahlak ve etik dinden ari kavramlardır. Özellikle de mesleğin ahlakını belirleyecek olan biziz. Avukatlık Kanunu var evet ama etik ve ahlak kendi içinizde yarattığınız bir durumdur. Bazı kuralların yazılı olması uygulanacağı anlamına gelmiyor. Ayrıca Avukatlık Kanunu bazı noktalarda eksik kalıyor. Mesleğinizdeki duruşunuz en büyük markanızdır. Mesleki başarı para veya dosya sayısı ile ölçülebilecek bir değer değildir. Ben tamamen avukatlık kutsaldır gibi bir söylemi de doğru bulmuyorum. Biz iş alırken hizmet sunan rolündeyiz ve kaliteli hizmet için iş yönetimi, para konuşulması, iletişim kurma, iş geliştirme konularında okumalar yapmalıyız ve evet paranın olduğu bir yerde ticari bir ilişki vardır. Piyasada yüzlerce kitap ve video var. Sadece hukuki videolar sizi hukuk bilen ama ofisini, çalışanlarını yönetemeyen, müvekkil ilişkileri kötü, dağınık çalışan, gece geç saatlerde telefonu çalan ve çalan telefona sayıp söven bir meslektaş yapar. Bu sonuçların müsebbibi biziz müvekkil değil. 

İşi aldıktan sonra tüm hukuki süreç ise avukatlığımızı konuşturduğumuz ve hünerlerimizi sergileyeceğimiz dönemdir. İşi aldıktan sonra yine müvekkil ilişkileri, ofis içi dosyalama, çalışan ilişkileri ve muhasebe konuları yine hizmet alanına ilişkindir. Bunlar çağ ile değişmesi gereken ve değerler katılması gereken konulardır. Zaten bunlar iyi yapıldı mı ahlaki ve etik olarak üzerinize düşeni yapmış olursunuz. Hukuki bilgilerimizi konuşturduğumuz dava dosyaları, duruşmalar, iş alma… bunlarda ise süresinde işleri yapmak, hukuki yararları gözetmek ve çalışmak olması gerekenlerdir. Sırf iş almak sözüm ona para kazanmak uğruna ilerde meslek inancınız ve umudunuzdan etmeyin kendinizi. Niyetiniz yukarıda saydıklarımı yapmadan para kazanmaksa işiniz kolay değil bir kere.Her yolun başı zordur. Kimse kolaylık vaat etmiyor: Bazen aylarca gelmeyen işler, bazen ödenemeyecek olan faturalar, bazen parası iyi olsa da ama ahlaka uygun olmayan işleri reddetmek, para hesabı yapmak ve daha sayısız aksilik. Ama yolu güzel yapanda bunlar. En son gelmiş ve kriterlerinize uygun aldığınız işin tadı başka bir şey de yok. Evet az iş alırsınız evet parasızken iş reddetmek zorunda kalırsınız evet başka arkadaşlarınız para kazanıyordur ama birkaç yıl sonra çoğunluk mesleğe düşman kesiliyor. Ya da paranı al işine istediğin gibi bakçılık oluyor. Tabi ki parasız iş yapın demiyorum. Ben kaliteli, ahlaki ve etik değerler çerçevesinde istediğiniz kişiye hizmet sunan ve hizmet alanı çok memnun eden bir iş alımından söz ediyorum. 

İşinizin bir değeri var ve ucuza satmayın. Bu hem kendinize hem mesleğe hem diğer meslektaşlara haksızlık. Kendi değerimizi biz kendimiz belirleriz. Yıllarınızı alacak bir iş için anlık para gelecek diye ucuz iş yapmamak lazım. İnsanlara işleri hızlı yapacağım vaadinde bulunmamak lazım çünkü bizim dışımızda memurlar, hakim, savcılar ve sistemsel sıkıntılar var. Gelen işi çok hızlı yapmak zaten diğer işlerde büyük beklentiye sebep olur ve elinizde olmayan diğer işlerlerde de bir beklenti var olur. O yüzden yapacağınız için her zaman en az birkaç saatlik net bir zaman bilgisi vermek lehe olandır. Alınan iş yapıldığında geri bildirim ve süreç bilgilendirme bizim mesleğin Kanun gereğincede zorunluluğu. Sizi arayan müvekkilin telefonlarını açın. Telefona hiç cevap vermemek her zaman imajı zedeler. Açıp müsait değilim demeniz bile güven tazeler. Birkaç gün sonra yanıtlayıp sebepler söylense dahi imaj kötü etkileniyor. Müvekkillerin en çok şikayet ettiği husus bu. Siz hesap vermiyorsunuz işinizi size teslim eden müvekkilinizi süreçten haberdar edeyorsunuz. İşlerinizi hızlandırmak için rüşvet vermeyin, verenleri de görmezden gelmeyin. 

Komisyonculuk ise iş alma yöntemlerinin en bilineni. Size para karşılığı iş getiren kim olursa olsun sizin vekalet sorumluluğunuzun olduğu işin sonunda disiplin soruşturması konusu olacağınız bir işlemde sırf para alacağınız için girişmeyin. Hukuk bilgisi olmayan ve size o işi türlü vaatlerle getirenler en tehlikeli olanlardır. Meslekten men raddesine bile gelebileceğiniz şikayetlere savunma yazarken bulursunuz kendinizi. Yani alacağınız o para sizi ömür boyu pişmanlığa götürmesin. Şartlarını sizin belirlediğiniz hukuka uygun alınmış ve referansla yönlendirilmiş işleri tabiki alabilirsiniz. O nokta bir problem yok. Ama bunlarıda ücretsiz almayın sırf akraba,tanıdık işi diye ücretsiz yapmayın. Ücret alamayacaksanız bir meslektaşınıza yönlendirin işi. 

Prensipler para masaya gelince belirlenmez derdi sevdiğim bir meslektaş. Çok haklı prensiplerinizi gerekirse oturun yazın. Yazın ki karşınıza iş geldiğinde alıp almayacağınızı bilin. Prensipleriniz yoksa bile etik ve ahlaki değerler asgari çerçevenizi belirlesin ki yolunuzdan şaşmayın. Buna mesai ayırın bu işimizin en önemli parçası. Bir iş geldiğinde en kötü açıp Avukatlık Kanunu’ na aykırı mı bakabilirsiniz. Bunlar oldu mu mesleği keyifle yapabilirsiniz. Diğer türlüsü mesleğe ve insanlara düşman eder bizleri…

DÜNYAYI GEZMEK KENDİNİ GÖRMEK

Aiesec projesi ile bir buçuk ay Tunus’taydım.(ilk yurtdışı deneyimimdi). Dönmeme az kaldı. Yazmak istedim buraya.

Çok gezen mi bilir çok okuyan mı paradoksuna neden yollar da kitap okuyarak cevap bulmuyoruz ki. Annenin mi daha çok seviyorsun babanı mı gibi bir şey bu. Neden ikisini birlikte yapmayalım ki? Hem okuyup hem gezelim ,bazılarımız okumayı da sevmiyor biliyorum. Bildiğim şu ki tecrübe en iyi öğretmen şu hayatta. Dil mi? o en büyük kaygımdı başlarda çünkü ben dil bilmeden gezilmez tabusunu bu grup(interrail) sayesinde yıkalı uzun zaman olmuştu ama buraya tatile değil proje için çalışmaya gelmiştim sorumlu olduğum insanlar vardı mahcup olmayı istememekten kaynaklıydı kaygım. Ama çaba ve emek şu hayatta bir şeyleri gerçekten başarmanın sırrı yeniden hatırladım. Zorlandım, ağladım hastalandım, aç kaldım ,kilo da aldım, özledim deli gibi hem de ama uzaklık mesafelerle ilgili değil önemli olan kalbin o sıcaklığını mesafeler varken anlamakmış; ilk kez anladım. Bazen yakınlık uzaklıktır.

Önyargı ve tabular. Bunları yıkabilmeyi dilemiştim bu yolculuktan. Ülkeye ve insanlarına değildi önyargım. Kendime karşı yaşayacaklarıma karşı.. Hiç İngilizce öğrenemeyeceğim diye düşünmeye başlamıştım İstanbul’un karmaşasından,kargaşasından,başka ülke göremeyeceğim; ilerde belki tatil amaçlı birkaç günlüğüne olurdu. Bunu istemiyordum. Başka türlü bir şeydi istediğim; oldu, oluyor ,olacak.. Sonra şeyi fark ediyor insan (son günlerimde farkına vardım) yabancı bir ülke ve bilinmeyen bir dil ve iyi olmayan bir İngilizce ile öğrenmek adına konuşmaktan çok dinlemeyi öğreniyor , dinlerken anlamayı. Dinlemeyi öğretiyor , anlamayı..

Yabancı bir kenti arşınlarken sesleri ayırt edebilmeyi, görmekten çok bakabilmeyi. Bildiğimizi sandığımız şeyler sığlaştırıyormuş bizi insanlar değişir dinleyin ,anlayın; hayatın yükleri yüzünden görüp de geçtiğimiz mekanlara bakabilmeyi ,sesine kulak vermeyi şehrin unutmayın.. İki yabancı olarak beden dili ile konuşabilmeyi, kendini anlatmaya çalışmayı. Gülümsemenin gücünü ve evrenselliğini.. Bunların bazılarını öğretti, bazılarını hatırlattı, bazılarının ise teoride kalmayıp yaşanmışlık olmasını sağladı bu yolculuk.

Sabır, gayret ve mücadele. Bu süreçte gerekenler bunlar hatta hayatta. Yaşam içinde bir bebek ortalama 200 kez düşer ve sonra yürümeyi öğrenir gerek destekle gerek desteksiz. Bazen biri tutar kolundan, bazen kendi tutunur bir şeylere; düşer kaldırırlar ,kendi kalkar arada ama öğrenir yürümeyi. Biz büyüdükçe bu inancı yitiriyoruz ve gücün kendimizde olmadığını ,güçlü olmadığımız yalanına inandırıp kendimizi, erteleyip bahanelerin o sakin limanlarına sığınmayı seviyoruz. Şahit olun yeni hayatlara, insanlara, yerlere ve zamana.

Bu deneyim ve tecrübelerimi önyargılarımıza, isteklerimize bir nebze de olsa dokunması isteğiyle paylaşıyorum. Yoksa gezdiğimiz, gezmediğimiz; ne yapıp yapmadığımız kendimize kalmış varsın birileri bilsin veyahut bilmesin ne fark eder. Bunlar sadece yapılan bir geziden kendimce karalanan notlar..

Neruda’nın Ağır Ölüm şiiri gelsin aklınıza. Ağır ağır ölürüz yoksa. Ve unutmayın ki bazen eylemsizlik de güzeldir dozunda.

En büyük yolculuk kendinize yaptığınızdır. Onu hiç ihmal etmeyin.

Sevgiyle ve umutla..
31.01.2019-TUNUS